Yazarın Eserlerini İndirmek İçin:

Merak Ettiğiniz Konuları Harun Yahya(Adnan Oktar)'nın Sitelerinde Aramak İçin:

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİNDE MEHDİ

İNSANLIĞIN ALINYAZISI BİR ÇOCUK
O çocuğu bekliyoruz. Dünyayı değiştirecek, yenileyecek, meşhur kelimemizle söyleyelim, diriltecek çocuğu. O çocuğu ki, reklam ve propaganda edilenleri değil, edilmeyenleri bilsin.

Kendine verileni aşan bir çocuk olsun o çocuk. Verilmeyeni alabilen bir çocuk. Gizliyi, sır olanı kurcalayan, tarihin şifrelerini çözen bir genç.Derleyişleri dağıtan, dağılmışları derleyen bir genç adam.

Kayıpların, kaybolanların ürperttiği bir ruh. Tayfları, gölgeleri heceleyen bir espri. Kabuk bilgilerin sağnağı altında ıslanmayan anlayış ve kavrayış kişiliği.

Bir muştu olan bir çocuk. Muştu gibi gelen. Muştu getiren. Işıkla gelen çocuk. Umut ışığını getiren çocuk. Kapitalizmin ve komünizmin karanlığını delen umut ışıklarını taşıyan gönül eri.

Erenlerden bir işaret olan er. Diriliş eri. Doğunun ve batının özlemini çektiği haberci. Yollarda gözlenen, tozların gerisinde hayal edilen yolcu.

Uygarlıkları, tarihi ve tabiatı, insanı ve eşyayı yeniden tartı kefelerine yerleştiren eleştiri eri. Eleştiri içinde özeleştiri tohumlarını yeşertmesini bilen düşünce tarımcısı.

Yuvalara, evlere yeniden fizikötesi bir anlam kazandıran hızırlık çabanın adamı.

Tanrı eri. Semboller halinde kafaların ve ruhların içine dikilen ve dikilişleriyle insanları ve tüm insanlığı onursuz kılan putların kırıcısı inanç yiğitti.

Aşağılık duygusu altında ezilen duyarlıkları sağlığına kavuşturan ve böylece sözünden çok ruhuyla doğacak özgürlüğün, gerçek özgürlüğün savaşçısı olacak kahraman.

Bu çocuk elbet gelecek. İnsanlık, beklenmedik her vakitte olduğu gibi yeni bir atılım yapacaktır. Bu atılımın temel taşı olacak olan yeni insan zuhur edecektir elbet.

Diriliş gerçekleşecektir. Göze görünmez evrensel tabut parçalanacaktır kuşkusuz.

Kuşkusuz, bu, büyük çalışmalar ister. Aslında, çalışmalar, dağınık bir biçimde ve her yerde aynı bilinç yoğunluğunda olmaksızın, başlamıştır, sürüp gitmektedir.

Bir gün derleniş toparlanış ve bilinçleniş de gözle görülür bir düzeye ulaşacaktır.
İnsan kendi barikatlarının mahkumu ve kendi zincirlerinin tutsağı olmuştur. Ama bu kıyamete kadar sürüp gidecek değildir. Diriliş nesli, bu mahkumluğa, bu tutsaklığa başkaldırmanın cesaretini gösterecek ve bu başkaldırmayı yeni uyuma dönüştürmenin yöntemini kestirecektir.

İnsan, yeniden erdem sınavının ateşi içine atılacaktır, cehennemleri yarıp cennetine ulaşacak üstün semender yaradılışındadır çünkü o…

Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, ürkmeyiniz. İnsanın alınyazısı, ağırlığıyla, şartların ötesindedir.

Toprağın vebamsı kaynayışına aldanmayınız. Gök, yüklü, esintiler, elverişli, ufuklar, eleğimsağmalarla beneklidir.

Ruhun ilham seferi, Cebrail soluğuyla desteklidir.

Ruhulküddüs yalnız geçmişte insanı yoklamadığını, geleceklerde de onu kutlu göğsüne bastıracağını ispat edecektir.

Ruh, kutsal ruh tarafından sığınacaktır.

Akşamla birlikte, sofraların üstüne yine kutsal ruhun kanatları gerilecektir.

Çocuk, kuzey ve batı rüzgarlarını kılıcıyla ikiye bölecektir. Selleri ve çığları omuzlarıyla durduracaktır. Fırtınaları ters yüz edecektir.

Zaten o, bütün bunlar için geliyor.

Azgın bir kışı yaşıyoruz. Geleceğin erleri onun üzerine diriliş kemerlerini ve kubbelerini oturtacaktır.

Ruhun ayasofyaları, süleymaniyeleri yükselecektir yeniden.

Diriliş mehteri, dünyanın ufkunu, metafiziğin marşıyla çınlatacaktır.

Pandorun kutusu kapanırken ruhun şifa mücevherleri, saklı oldukları mahfazalarının kapaklarını zorlayacaklardır, dışarı çıkma günü gelen civcivin yumurtanın kabuğunu gagasıyla tık tık döğmesi gibi.

Kutlu şehirlerin ruhları, geceleri gözlere görünen yatırları gibi uyanacaklardır. Bursa’nın, İstanbul’un, Konya’nın, Diyarbekir’in, Erzurum’un, Şam’ın Bağdat’ın, Buhara’nın, Semerkand’ın ve beş safta Mekke’nin, Medine’nin ve hepsiyle birlikte Kahire’nin, Kuala-Lumpur’un, Bingazi’nin, İslam-Abad’ın, Darüsselam’ın ruhları dirilecektir.

Elinde bir meşale, bu kış gecesinde dolaşacak olan o çocuğun ulaştığı her kent, dirilişe erecektir.

Kentler, ölümün kırılışından tüten alevlerde yıkanacaklar ve kutlu sancağın altında diri kümbetler olarak toplanacaklardır.
Bu şehirler mahşerinin önünde kim durabilir? “Kalk ve Korkut” sesiyle ayağa fırlamış ilahi sitelere karşı hangi çelik veya demir bent dayanabilir?
SEZAİ KARAKOÇ
HIZIRLA KIRK SAAT
Kıyamet gününden önce
Hızır çekilecektir yeryüzünden
Sonra yeşillikleri yaylaların
Eski zaman duvarları gibi yükselen çınarların
Çinilerin minyatürlerin duayı ansıtan boyaların
Güneşte bir kuş gibi çırpınan kasabaların
Göz ağrısı getiren tozların
Yeşili kırmızısı sarısı çekilecek önce
Evlerde avlularda duyulacak bir eksilme
Yoldan bir ölü götürüyorlarmış ta sezmişler gibi
Çıkacaklar dışarıya ama
Yollar ıssızdır sonsuzca
Hızırın gidişiyle birlikte
Yol ıssızlığı gelişecektir
Yaşamıştı bunu bir anda
Daracık bir odada
Peygamberin baş ucunda
Ali
Peygamberi yıkarken buruşmuştu dünya
Deniz gibi vahşi mercanlar gibi yakıyordu elini sıcak su
Ömer bir horoz sandı dünyayı
Boğazında keskin bıçak
Ölümünde peygamberin
Ebubekir dört yanında çırpınışını duydu kanadını Cebrail’in
Topraktan yükselişini surun
İç odalarda
Çarşaf arkalarında
Ağlarken peygamber kadınları
Duydular kıyameti bir anda
Daracık bir saatta
Sonra Ali odanın yalnızlığından
Dört duvardan bir fısıltı duydu
Göründü sancakların en yeşili
Ve ordusuyla birlikte Mehdi
Belirli bir süre geciktiren kıyameti
Kıyamet elinde bir belge
Bir tüy gibi hafifleten kıyameti
Mehdi
Şehitlik yapan ölümü kıyameti
Mehdi
Bereketin geri gelişi
Kıyametin birinci fecri
Hızırın ete kemiğe kavuşması
Bir kadir gecesinde
Seçilenler seçildiler
Bir kadir gecesinde
Dönüşmeye başladı kaderi
Yeryüzünde
Karınca azabına uğratılmış müslümanların
En yoksulu insanların
En çok ezilmişi
Ezilmişlerin bile ezdiği
Acımalarından yenilgileri
Susan susturulan
Değiştirilip dönüştürülen
Tarihi ekşitilen
Faydalanılan şelalesinden
Ama içecek sudan yoksun edilen
Sökülüp atılan coğrafyasından
Bağbozumu mantığından
Çocuklarına düşünce tozu serpilen
Kuşlukta kuşkulu
Öğlede eğlenen
Bir küme yapılan halkı
Götürülüp uçurum kıyısına
Bir ölü kuzgun gibi bırakılan kenti
Güneşin batmakta erken davrandığı
Her gün son akşam gibi gelen bir akşamda
Cam kesmesi bir konakta
Ölüm dirim toplantısında
Bir gül ansızın patlayıp açılacak bir saksıda
Ve kalkacak bir insan ayağa
Ve ışık ışık ışık
Arkasında solunda ve sağında
Ve uzatacak ellerini dışarıya
Ah bu ne beyaz ne beyaz
Musanın elleri
Ve yüzü İsa yüzünün benzeri
Sonra bir değişim daha
Bir değişim daha
Kendinde özetleyen bütün peygamberleri
Son peygamberin kendisi sanki
Hızır da işi bitip te aradan çıkan köprülerin en yükseği
Mehdi
Konuşacak Mehdi
Geldi derleniş günü
Derleniş toparlanış vakti
Artık her gün her gece
Bir kadir günü ve gecesi
Kur’an iniyor dağlardan tepelerden
Yağmur onun yedeğinde
Horozlar en keskin sesleriyle ötmede
Koyunlar ışıldıyor yünlerinde
Yeni ve keskin bir bilgelik keçilerde
Doğudan batıya bir şimşek atlardan
Heyamolalarla inip çıkan
Bir eleğimsağma develerden
Kadınlar örtünürler meryem örtülerini
Bacalar yeniden tüter
Odunların en sertinin yanışından
Bırakarak gökyüzünde bir ocak sisi
Dağlarda bir başka coşkunluk çağlıyor
Menekşede çiğde kekikte ses var
Bir vahiy uğultusu arılarda
Karıncalarda hikmet suskunluğu
Barışı ve çalışkanlığı sağduyunun
Derleniş toparlanış diriliş saati
Geldi
Yükseldi bir ağartı müslüman ufuklardan
Müslüman mevsim ve iklimlerden
Kelimeler sıçradı yıllarca beklemişlerdi taşlarda
Bir başkalaşım oldu yazılarda
Seslerin durduğu yerde
Gizlice süren bir ayet sonu yumuşaklığı
Duruşlar bir süreden inmişcesine ağırbaşlı
Davranışlar ölçülü tartılı
Büyük dönüş başlamadan önce
Kendini bırakarak evrenin koştuğu o Bütüne
Bir kanat çırpmasıyla karıştığı Varlığa
Düzeltip dünyayı yeniden
Toplumu dirilten insanı erdiren
Şeytanı bir duvar ucunda sıkıştıran
Dam saçaklarında koğalayıp
Eski sınırına iten
Kentlere mutluluğu
Bir ikindi anıtı gibi getiren
Her eve mermer dağıtan
Şelale paylaştıran
Kan kanalı uzatan
Engebeli bir gebelikte
Yatağından korkan kadınlara
Süt verin süt verin çocuklara
Alarak nar incir gibi yemişlerden
Şit evi sığınağı zeytinlerden
Meryemin dayanağı hurmadan
Tükenin var olun varlığıyla Varlığın
Ki göreceksiniz kesin kesin
Yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin
Odur var olan var eden
Biçim veren değiştiren
Dağıtan toplayan
Hiç olmamışa çeviren
Bir çırpıda gelip
Geçmişe döndüren zamanı
Sesi seslendiren yeri yerlendiren
Sonra açıp yeli yürüyen bir kabir gibi
İçine yeri yerleştiren gömen
Bir kan pıhtısından meniden
Bir insan türeten
Sonra onu büyüten
Sözüne kulak yapan ağız yapan
İşine onda bir yetenek özü mayalandıran
İnanış veren sabır veren
Kuran’a da şeytana da
Eş yapan yoldaş yapan sırasında
Bir örtü gibi birden açan dünyayı
Sonra birden toplayan ortalığı
En büyük kolleksiyon sahibi
Kafataslarından kemiklerden
Güneşten aydan yıldızlardan
Cennet ve cehennemlerin
Kaybolduğu doğduğu girdabından
Her çağ bir başka ses
Duyulan mızrabından
Doğmamış ve ölmeyen
Gelmemiş ve gitmeyen
SEZAİ KARAKOÇ

“Kardeşin sen kande, çık ey Mehdi-i sahip zuhür!
Millet-i İslamı pamal eyledi Çeyş-i fütur.
Kalmadı İslam içinde bir yerde aram-ü huzur
Kapladı mülkü serapa leşker-i zulm-ü şürir...
ZİYA PAŞA

SON GÜNEŞ
Hicri 1390 ay ramazan gece kadir gecesi
Nakkaşın nakşettiği dirilişin hecesi
Ki terennüme başladı bir anda bütün alem
Daracık bir odada gözü yaşlı bir adem
Kapanmış secdeğaha haşyetle inliyorken
Tükenmiş gözde yaşlar şimdi ağlıyor kalbden
İşte o an parladı ufukta lem’ayı nur
Sonra bir güneş doğdu ziyasıyla dura dur
Alem de gördüğümüz İslami dirilişin
Sebebi işte bu şems bunu böylece bilin
On sene evvel doğdu parlar bu yüzyıl başı
Miladi sanmayınız hicri yüzyılın başı
Evet buydu beklenen islamın son ferdası
Silinir gider artık küfrün leyli yeldası
Seni beklemekten dönmüştük biz şaşkına
Doğdun bir daha batma, batma Allah aşkına
Şu milletin nasibi asırlar var ki Celal
İlahi tecelli etsin kurban olduğum Cemal
Ey ümmet dikkat edin hicri yüzyıl başına
Şahit olacaksınız güneşin doğuşuna
Bağrı yanık islama esecek badi saba
İşitin şu müjdeyi ’’vetubalil gureba’’
ADİL GÖKBURUN

DÜNYA İLE HASBİHAL
Hey gidi fani dünya senin de soyun geldi
Yükünü aldın artık, yaşsa kemale erdi
Zevalini gösteren küçük alametlerden
Hangisidir çıkmadık hangisidir söylesen
Zinalar, binalar, pavyon kadınları mı?
İçkiler kumarlar şarap dükkanları mı?
Vurmalar, kırmalar, insan öldürmeler mi?
Binbir çeşit hileler dolap döndürmeler mi?
Zulümler, cefalar hak’kın kovulması mı?
Hıçkırarak ağlarken garip boğulması mı?
İn bin dünyası derler şimdi sıra sendedir
Hatemennebiy ile Resuller tükeneli
Nemrut yetiştirmekten sen de bıktın değil mi?
Üzülme pek yakında gelecek olan Mehdi
Kararmış suratını aydınlatır güneşi
O Mehdi ki zevalin ilk büyük alameti
Sonunu haber veren kıyametin ilk fecri.
ADİL GÖKBURUN

İMAM MEHDİ
Yıldızla doğacak islam güneşi
İmanla sönecek küfrün ateşi
Ümmeti muhammed bekliyor seni
Ne olur kıyam’et imam’ul mehdi
Müminin çilesi senle son bulur
Kırılır zincirler iman kurtulur
Ufuklar nurlanır zulmet kaybolur
Beklenen güneşsin imamul mehdi.
Yaklaştı zamanın titrer tağutlar
Sallanır yüz üstü devrilir putlar
Adından çok korkar çağdaş nemrutlar
Bir yalın kılıçsın imamul mehdi.
Atomlar karşında susarlar senin
Emini olursun göklerle yerin
Fatıma evladı son peygamberin
Halifetullahsın imamul mehdi
Ayların içinde tekdir ramazan
Cebrail sesini duyduğun zaman
Belki kıyam etti sahibuzzaman
İntizarımızsın imamul mehdi.
ADİL GÖKBURUN