Yazarın Eserlerini İndirmek İçin:

Merak Ettiğiniz Konuları Harun Yahya(Adnan Oktar)'nın Sitelerinde Aramak İçin:

HZ. MEHDİ’NİN, MÜSLÜMANLARIN MANEVİ LİDERİ OLMASI

Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi DÜNYAYA HÜKMEDECEKTİR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)
O SİZİ YERYÜZÜNÜN HALİFELERİ KILDI... (Enam Suresi, 165)BİZ İSE, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, ONLARI ÖNDERLER YAPMAK ve mirasçılar kılmak İSTİYORUZ. (Kasas Suresi, 5)



(Bu makaleler Harun Yahya'nın "Mehdi Ve Altınçağ" adlı kitabından yararlanırarak yazılmıştır.Ayrıntılı bilgi için: http://harunyahya.org/ )

HZ. MEHDİ’NİN, İSLAM AHLAKININ DÜNYA HAKİMİYETİNE VESİLE OLMASI

Tüm olarak yeryüzünün meliki dört tanedir. Onların ikisi: Zülkarneyn ve Süleyman müminlerden, diğer ikisi, Nemrud ve Buhtunnasr kafirlerdendir. YERE beşinci olarak EHLİ BEYTİMDEN BİRİ SAHİP OLACAK. YANİ MEHDİ. (Mektubat-ı Rabbani, 2/1163)
... "Şüphesiz ARZ'A SALİH KULLARIM VARİSÇİ OLACAKTIR" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)
Ve onlardan sonra SİZİ O ARZA MUTLAKA YERLEŞTİRECEĞİZ... (İbrahim Suresi, 14)

MEHDİ tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi DÜNYAYA HÜKMEDECEKTİR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29) Ümmü Seleme’nin rivayetlerine göre, HZ. MEHDİ, İSLAMI YERYÜZÜNÜN DEĞİŞİK BÖLGELERİNDE HAKİM KILACAKTIR. (İmam-ı Rabbani, Mektubat, I: 565)
... Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, ONLARI DA YERYÜZÜNDE 'GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ' KILACAK... (Nur Suresi, 55)

Abdullah b. Mesud'dan rivayet edilmiştir: MEHDİ DÜNYAYA SAHİP OLUR. (Ramuz El-Ehadis, 1/135)
... BU YURDUN (DÜNYANIN) SONU, KİMİNDİR, BİLİP-ÖĞRENECEKSİNİZ... (Enam Suresi, 135)

Mehdi, DOĞU İLE BATI ARASINDAKİ HER YERİ fetheder. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 57)
Kendisine bereketler kıldığımız YERİN DOĞUSUNA DA, BATISINA DA o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) MİRASÇILAR KILDIK... (Araf Suresi, 137)

Mehdi, İSLAM'I YERYÜZÜNÜN DEĞİŞİK BÖLGELERİNDE HAKİM KILACAKTIR. (İmam-ı Rabbani, Mektubat, 1/565)
Onlar ki, YERYÜZÜNDE KENDİLERİNİ YERLEŞTİRİR, İKTİDAR SAHİBİ KILARSAK, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. …(Hac Suresi, 41)

Allah ona (Mehdi'ye) O KADAR GÜÇ VERECEK Kİ, bir gece içinde zulmü ve ehlini ortadan kaldıracak... (Muhyiddin Arabi el-Endülüsu, Futuhat-ül Mekkiye, Bab 66, Kıyamet Alametleri, s. 186)
... ÖYLE BİR ‘GÜÇ VE YETKİ’ VERECEĞİZ Kİ, ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler... (Kasas Suresi, 35)

HZ. MEHDİ’NİN, MÜSLÜMANLAR ARASINDA BİRLİK VE BERABERLİĞİ SAĞLAMASI

Allah bizimle insanları nasıl şirk adavetinden (düşmanlığından) kurtararak, onların kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmiş ve din kardeşi yapmışsa, MEHDİ İLE fitne adavetinden kurtaracak ve KARDEŞ YAPACAKTIR. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, Ali b. Hüsameddin el-Muttaki, s. 20)
... KALPLERİNİZİN ARASINI UZLAŞTIRIP-ISINDIRDI... (Al-i İmran Suresi, 103)

ACEM (ARAP OLMAYAN) VE ARAP MİLLETLERİ ARASINDA ÜLFET VE MUHABBET YERLEŞİR. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 66)
... BİRBİRİNİZLE TANIŞMANIZ İÇİN SİZİ HALKLAR VE KABİLELER (ŞEKLİNDE) KILDIK. (Hucurat Suresi, 13)

HZ. MEHDİ’NİN, İNSANLARIN HAK DİNİ YAŞAMALARINA VESİLE OLMASI

... Biattan önce, insanlar GRUP GRUP ona akın edecekler ……İnsanların Allah'ın dinine DALGA DALGA girdiklerini gördüğünde… (Nasr Suresi, 2)

HZ. MEHDİ’NİN, NAMAZDA HZ. İSA’YA İMAMLIK YAPMASI

Ya Abbas, bu işi Allah benimle başlattı. Senin sülalenden biri ile (Mehdi) bitirecek. O delikanlı dünyayı, evvelce zulümle dolduğu gibi, tekrar adaletle dolduracak ve İSA (A.S.) İLE NAMAZ KILACAK. (Hz. Amr Ibni Yaser r.a. / Ramuz El-Ehadis, 2. Cilt, Sf. 498, No. 1)
Şurası da bir gerçektir ki, İSA Mehdi'den hakimiyeti almayacak; çünkü liderler Kureyş'dendir. Madem insanlar arasında bu ikisi mevcut olacak, öyleyse İsa (as) onun Emiri değil de Veziri olacaktır. Bu sebepledir ki MEHDİ'NİN ARKASINDA NAMAZ KILACAK VE ONA TABİ OLACAKTIR. (Kıyamet Alametleri, s. 185) (İSA) DEDİ Kİ: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve HAYAT SÜRDÜĞÜM MÜDDETÇE, BANA NAMAZI ve zekatı VASİYET (EMR) ETTİ.” (Meryem Suresi, 30-31)

HZ. MEHDİ’NİN, İSLAM DİNİNİ ASLINA DÖNDÜRÜP, BİDATLERİ ORTADAN KALDIRMASI

Hz. Peygamber (sav) en başta İslam'ı nasıl ayakta tuttuysa, MEHDİ de en sonunda aynı şekilde İSLAM'I AYAKTA TUTACAKTIR. (El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 27)
... O DİNİ (İSLAM'I) BÜTÜN DİNLERE ÜSTÜN KILMAK İÇİN elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.”(Tevbe Suresi, 33)

Mehdi, DİNİ PEYGAMBERİN (SAV) ZAMANINDA OLDUĞU GİBİ AYNEN TATBİK EDECEK. Yeryüzünden mezhepleri kaldıracak. Halis ve hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak... (Kıyamet Alametleri, 186-187)
Din birliği de olacak, artık ALLAH'TAN BAŞKASINA TAPILMAYACAKTIR. (Sünen-i İbni Mace, cilt 10, Haydar Hatipoğlu, Bab 33, s. 331-335)

SİZİ sünnetime sımsıkı sarılmaya, raşid ve MEHDİ HALİFELERİMİN YOLUNDA GİTMEYE TEŞVİK EDERİM. (İbni Mace, Mukaddime 6, Ebu Davud, Sünnet. 5. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 139)
BU BENİM DOSDOĞRU OLAN YOLUMDUR. Şu halde ona uyun… (En'am Suresi, 153)

HZ. MEHDİ’NİN, İNSANLARA BEREKET GETİRMESİ

...Biattan önce, insanlar grup grup ona akın edecekler ve oraya giden HERKES ONDAN BEREKET KAZANACAKTIR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 25)
…ALLAH'IN RAHMETİ VE BEREKETLERİ SİZİN ÜZERİNİZDEDİR... (Hud Suresi, 73)

HZ. MEHDİ’NİN, İNSANLARI ALLAH’A İMAN ETMEYE ÇAĞIRMASI

İNSANLARI ALLAH VE RESULÜNE İTAAT ETMEYE DAVET EDECEKTİR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 50)Size ne oluyor ki, ELÇİ SİZİ RABBİNİZE İMAN ETMEYE ÇAĞIRIP-DURURKEN Allah’a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü’min iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin). (Hadid Suresi, 8)

HZ. MEHDİ VE CEMAATİNİN, ALLAH’IN KORUMASI ALTINDA OLMALARI

Muhalifleri KENDİLERİNE HİÇBİR ZARAR VEREMEYECEK. Bu (hal kıyamete kadar böyle devam edecek.) (Kıyamet Alametleri, s. 286)
... Siz doğru yola erişirseniz, sapan SİZE ZARAR VEREMEZ... (Maide Suresi, 105)

KÖTÜLER HELAK OLACAK, Peygamber Efendimize (sav) buğz edecek kimse kalmayacaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)
… İşte ONLAR, kazandıkları nedeniyle HELAKE UĞRAYANLARDIR…(En'am Suresi, 70)

HZ. MEHDİ VE YARDIMCILARININ ZORLUKLA KARŞILAŞMALARI VE BUNLARDAN YILMAMALARI

Ahir zamanda ÜMMETİMİN BAŞINA sultanlarından ŞİDDETLİ BELALAR GELİR, öyle ki yerler Müslümanlara dar gelir. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12)
... Allah yolunda KENDİLERİNE İSABET EDEN (GÜÇLÜK VE MİHNET)DEN DOLAYI ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. (Al-i İmran Suresi, 146)

Benden sonra Ehl-i Beytim BELA VE MİHNETLERLE KARŞILAŞACAKLAR ve TARDA MARUZ KALACAKLARDIR (yurtlarından çıkarılacaklardır). (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)
… YOLUMDA İŞKENCE GÖRENLERİN, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim …(Al'i İmran Suresi, 195)
"Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve EZİYETE UĞRATILDIKLARI şeye sabrettiler..." (Enam Suresi, 34)

Ey insanlar! Ümmet-i Muhammed ve bilhassa onun Ehl-i Beyti çok belalar gördü, ve BİZLER KAHIR VE HAKSIZLIĞA maruz kaldık. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
... Onlara öyle bir yoksulluk, ÖYLE DAYANILMAZ BİR ZORLUK çattı ve öylesine sarsıldılar ki... (Bakara Suresi, 214)

ALLAH’IN HZ. MEHDİ’Yİ MELEKLERLE DESTEKLEMESİ

Allah onu 3 BİN MELEKLE DESTEKLEYECEKTİR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 41)
"Rabbiniz'in size MELEKLERDEN İNDİRİLMİŞ ÜÇ BİN KİŞİYLE YARDIM-İLETMESİ size yetmez mi?" diyordun. (Al-i İmran Suresi, 124)
... ONLARIN ÜZERİNE MELEKLER İNER... (Fussilet Suresi, 30)

... ÖNLERİNDE CEBRAİL, ARKALARINDA MİKAİL BULUNACAKTIR... (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)
... artık Allah, onun Mevlasıdır; CİBRİL ve mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından MELEKLER DE ONUN DESTEKÇİSİDİRLER. (Tahrim Suresi, 4)
Rabbin meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim, iman edenlere sağlamlık katın..." (Enfal Suresi, 12)
... MELEKLERİ DE (SİZE DUA ETMEKTEDİR)... (Ahzab Suresi, 43)

O MELEKLER, Hz. Mehdi'ye muhalefet edenin YÜZÜNE VE ARKASINA VURACAKTIR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 41)
Öyleyse MELEKLER, YÜZLERİNE VE ARKALARINA VURA VURA canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? (Muhammed Suresi, 27)

HZ. MEHDİ’NİN YARDIMCILARININ AHLAKI

ONUN KUMANDANLARI, İNSANLARIN EN HAYIRLISIDIR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte ONLAR DA, YARATILMIŞLARIN EN HAYIRLILARIDIR. (Beyyine Suresi, 7)

... O (Mehdi), GÜNDÜZLERİ ASLAN, geceleri abid OLAN (çok ibadet eden) BİR KAVİMle yürüyecektir. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 40)
Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 173)

Nihayet Allah yolunda hiçbir KINAYANIN KINAMASINDAN KORKMAYAN seçkin Müslümanlar onlarla mücadele edecekler… (Sünen-i İbn-i Mace, 10/359)
…Allah yolunda mücadele eden ve KINAYICININ KINAMASINDAN KORKMAYAN bir topluluk getirir. …(Maide Suresi, 54)

Özellikle BU VEZİRLER HER KONUDA GERÇEK MANADA ARİF (ilim sahibi) KİŞİLER OLACAKLARDIR. (M. Arabi) (Hayrettin Gümüşel, Beklenen Mehdi, s. 37, Köprü Yayınları)
... ONLARDAN İLİMDE DERİNLEŞENLER ile mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar... (Nisa Suresi, 162)
... KENDİLERİNE İLİM VERİLENLER... (Nahl Suresi, 27)

HZ. MEHDİ’NİN YARDIMCILARININ SAYISININ AZ OLMASI

SAYILARI Bedir Ashabı (313) KADARDIR... Onların sayıları TALUD ile nehri geçenler kadardır. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-i Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57)
Ne var ki, ORDA MÜSLÜMANLARDAN OLAN BİR EVDEN BAŞKASINI BULMADIK. (Zariyat Suresi, 35)

Aralarında kadınların da bulunduğu 314 KİŞİLİK BİR GRUP oluştururlar... (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57-68)
... "Gerçek şu ki BUNLAR AZINLIK OLAN BİR TOPLULUKTUR". (Şuara Suresi, 54)

Hz. Mehdi'ye aralarında kadınların da bulunduğu 314 KİŞİ biat edecektir. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 25)
... Zaten onunla birlikte ÇOK AZINDAN BAŞKASI İMAN ETMEMİŞTİ. (Hud Suresi, 40)
Hatırlayın; hani SİZLER SAYICA AZDINIZ... (Enfal Suresi, 26)

... bu 313 KİŞİ gece abid (çok ibadet eden kimse) gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar. (Kıyamet Alametleri, s. 169)
... Nice KÜÇÜK TOPLULUK, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir... (Bakara Suresi, 249)

ALLAH’IN HZ. MEHDİ'Yİ, YARDIMCILARIYLA DESTEKLEMESİ

Biliniz ki Allah'ın yeryüzündeki dostları, MEHDİ'YE TABİ OLANLARDIR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 52)
... Kim ALLAH'I, RESÛLÜ’NÜ VE İMAN EDENLERİ DOST (VELİ) EDİNİRSE... (Maide Suresi, 55-56)

... Bulutların semada toplandığı gibi, ALLAH O'NUN ETRAFINA BİR KAVİM TOPLAR. ONLARIN KALBLERİNİ UZLAŞTIRIR.... (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 57)
... O, KALPLERİNİZİN ARASINI UZLAŞTIRIP-ISINDIRDI ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız... (Al-i İmran Suresi, 103)

KIYAMETE KADAR MÜCADELE EDECEK OLAN CEMAAT

Hz.Muaviye’den (r.a.)rivayet edilmiştir. Kıyamet kopmaz, ümmetimden bir taife herkes üzerinde hakim olmadıkça. Onlar kendilerini terk edenlerin terk etmesine aldırmazlar ve kendilerine yardım edene de aldırmazlar.
Ramuz El-Ehadis, 472 (Hanbel’in Müsned'i - Buhari -Müslim)
Hz. Muaviye b. Kirra (r.a) dan rivayet edilmiştir: Ümmetimden bir taife kıyamet koyuncaya kadar yardım görmekte devam eder. Kendilerini terk edenlerin ayrılmaları da onlara bir zarar vermez.
Ramuz El-Ehadis, 472 (Hakim’in Müstedrek’i)
Ümmetimden bir cemaat devamlı olarak Allah’ın emri üzerine düşmanla kahredercesine savaşacak muhalifleri kendilerine hiçbir zaman veremeyecek. Bu (hal kıyamete kadar böyle devam edecek.)
Kıyamet Alametleri, 286


Yukarıdaki hadis-i şerifte ümmetten bir taifenin kıyamet kopuncaya kadar hak üzere mücadele edeceği bildiriliyor. Başka hadis-i şeriflerden de biliyoruz ki kıyamet kopmasından bir süre önce müminlerin ruhu kabzedilecek ve kıyamet kafirlerin üzerine kopacaktır. O halde burada kıyamet kopmasından kastedilen başkadır. Bu konuda diğer bir rivayet bu hususu açıklığa kavuşturuyor.
Hz.Muaviye b. Curre’den (r.a.) rivayet edilmiştir: …Deccal’la savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin “hak üzere” galip olması devam edecektir.
Ramuz Em-Ahadis, 65 (Ibni Asakir Tarihi -Ebu Muaym)
Görüldüğü gibi kıyamet kopmasından kastedilen “Deccal’le savaşın başlaması” anlamıdır. Bir başka hadis-i şerif de bu mübarek taifenin Deccal’le mücadele edecek olan mehdi ve yardımcıları olduğunu haber veriyor.
Ahmet, Müslim, İbni Cüreyr ve İbni Hibban, Cabir b. Abdullah(r.a.) tahric ettiler: Kıyamete (Deccal ile savaşa) kadar benim ümmetimden bir grub hak üzere galip olarak çarpışacaktır. Ve İsa b. Meryem gökten nüzul ettiğinde onların emiri (Mehdi) kendisine, “Gel bize namazı kıldır” der. Ancak O su ümmete Allah’ın bir ikramı olarak “Sizin biriniz, diğerlerinize emridir” cevabını verir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 80
Hz.İmran’dan (r.a.) rivayet edilmiştir: Ümmetimden bir taife, kendilerine düşmanlık edenlere galib oldukları halde Hak üzerine mücadelede devam ederler. Hatta onların sonuncusu mesih deccal ile harp eder.
Ramuz El-Ahadis, 472 (Hanbel’in Müsned’i -Ebu Davud-Tabarani -Hakim)

MEHDİ'NİN YAKIN YARDIMCILARI

Bu vezirler ondan aşağı ve fakat beşten yukarı olacaktır.
Kıyamet Alametleri,
Memleket işlerinin ağırlıklarını onunla paylaşacaklar. Dokuz kişiden ibaret olacaktır.
Kıyamet Alametleri, 187
Ebu Cafer Muhammed b.Ali'den rivayet edildi: Mehdi daha çıkmadan önce onun bir arkadaşı ona tabi olan bazı insanlarla karşılaşacak ve "Siz burada kaç kişisiniz?" diye soracaktır. Onlar da "40 kişiyiz" cevabını verecekler "Siz Mehdi'yi gördüğünüz zaman ne yapacaksınız?" şeklinde tekrar soracak ve "O, dağların başında kalsa biz de kalırız" cevabını alacaktır. Bunun üzerine o kişi gidecek, ertesi gece tekrar gelerek "Reislerinizden 10 kişiyi ayırınız" diyecek ve Mehdi de onlarla buluşacaktır.
Ertah'tan rivayet edildi ki: ...(mehdi'nin Süfyani ile savaşında en büyük ordusu 100 (yüz) kişiden müteşekkildir. Not: Bu iki rivayet, "Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman" adil eserin Süleymaniye kütüphanesinde bulunan nüshasında mevcuttur.
Bedir savaşındaki askerler gibi 313 kişinin kumandasını elinde tutarak etrafa meydan okuyacak. Çünkü bu 313 kişi gece abid gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar.
Kıyamet Alametleri, 169
Muhammed b. Hanefi (r.a.)'dan rivayet edildi ki: ...Bulutların semada toplandığı gibi, Allah O'nun etrafina bir kavim toplar. Onların kalblerini uzlaştırır. Onlar içlerinden şehit düşene üzülmez, kendilerine katılana da sevinmezler. Sayıları Bedir ashabı (313) kadardır. Evvelkilerin onları geçmediği gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler ve onların sayıları Talud ile nehri geçenler kadardır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 57
Hz. Mehdi'ye aralarinda kadınların da bulunduğu 314 kişi biat edecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 25


Hz. Mehdi'nin (a.r.) ordusu; talebelerinin hasları, hasların havası şeklinde farklı tabakalarla olabilir. Belki de bu farklı rivayetler, muhtelif gelişme safhalarındaki sayılara işaret etmektedir.
Hz. Mehdi'ye ilk anda biat edenlerin bu kadar az sayıda (313) olması makul karşılanmalıdır. Tarihin her döneminde hep böyle olmuştur. Nuh (a.s.) Musa (a.s.) zamanında da böyleydi. İsa (a.s.)'a inananlar 12 kişiydi. Peygamber efendimize (s.a.v.) dahi ilk inananlar çok az sayıda kimseydi. Bazı rivayetlerden öğrendiğimize göre nübüvvetin ilk altı yılında ona inananlar sadece 40 kişiydi.

2/249- Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmaği) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: “Nice az bir topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galip gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.”

11/40- Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmis olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.
26/53- Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
26/54- "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"

10/83- Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.

HALİFE MESELESİNİN ASLI

Şiilik’te Mehdi’nin kaybolduğu ve 12.imamın sonuncusu olarak dünyaya tekrar döneceği inancı vardır. Bu yanlış inanç peygamberimizin söylediği iki ayrı hadisin yanlış anlaşılarak tahrif edilmesinden kaynaklanmaktadır. Birincisi, önceki sayfada açıklığa kavuşturduğumuz Mehdi’nin kayıplığı, ikincisi de yeryüzüne 12 halife geleceginden bahseden hadislerdir. Bu iki hadisin aslı vardır, fakat tahrif edilmiştir.
Cabir b. Semura’nin (r.a.) rivayetinde Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: 12 halifeye kadar bu dinin üstünlüğü devam edecektir. Bu halifelerin hepsi Kureyş’ten (peygamber soyundan) olacaktır.
(Sünen-i Ebu Davut, 5/90)

Şiiler, ilk olarak hadisteki halife kelimesini imam olarak değiştirmişler ve bu imamların masum (günahsız) olduğunu savunmuşlardır. Bu iki çarpıtma dışında, Halbuki peygamberimiz, “Halifeler Kureyş’lidir” diyerek onların peygamber soyundan olmaları özelliğine dikkat çekmiştir.
İslam alimlerinin ekserisi bu hadisteki 12 halifeden ilk dördünün peygamberin (s.a.v.) halifeleri (Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali r.a) olduğunu söylemişlerdir. Mehdi de bu salih halifelerden biridir. Başka bir hadiste ise Mehdi’den sonra başa geçecek olan üç salih halifeden bahsedilmektedir. (Allahualem) Geri kalan diğer dört halife ise tam olarak bilinememektedir. Fakat onların da önceki devirlerde islam aleminin başında bulunmuş salih halifeler olmaları muhtemeldir. (Allahualem)
İşari manada ayet meali:
5/12- “Onlardan oniki güvenilir- gözetleyici göndermiştik.”

MEHDİ'NİN KAYBOLMA MESELESİ NEDİR?

Ebi Abdullah Hüseyin bin Ali’den rivayet edildi: Mehdi 2 kez insanların gözünden kaybolacaktır. Bir seferinde o kadar uzun bir zaman görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü, kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek, yakın arkadaşları dışında hiç kimse onun yerini bilemeyecektir.

Bu hadis, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcuttur.
Yukarıdaki hadis-i şerif Hz. Mehdi’nin (a.r.) zuhurundan sonra biri kısa diğeri uzun bir süre olmak üzere 2 kez insanlardan ayrı kalacağını bildiriyor. Ayrıca bu hadis-i şerifte Mehdi’nin ikinci kayboluşunun daha ağır şartlarda ve daha uzun süreli olduğuna, o devrede onunla görüşmenin güçlüğüne ve sadece yakınları ile görüşme imkanı olduğuna da dikkat çekilmiştir. (Allahualem)
Hz. Mehdi (a.r.) diğer hadis-i şeriflerin tariflerine göre çıkışı ile birlikte mücadelesine başlayacak, insanları Hak ve hakikata davet edecektir. Hz. Mehdi’nin en önemli bir ibadet olan cihadı böyle en gerekli bir devrede bilerek terketmesi düşünülemeyeceğine göre onun insanlardan ayrı ve uzak kalması kendi iradesi dışında gerçekleşecektir. (Allahualem)
Dani, Seleme b. Züfer’den tahric etti: Bir gün Huzeyfe’nin yanında Mehdi’nin çıktığı söylendi. O dedi ki: Siz eğer aranızda Hz.Muhammed’in (s.a.v.) ashabı olduğu halde o çıkarsa felah buldunuz. Muhakkak ki, O, insanların karşılaştıkları şerler sebebi ile Gaib’in (Mehdi’nin) kendilerine insanların en sevgilisi olmadıkça çıkmayacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 27

Bu hadis aynı zamanda Şii’likteki “Kayıp Mehdi” inancının asılsızlığını da ortaya koyuyor. Yani, Mehdi’nin kayıplığı; efsane şeklinde yüzlerce yıl süren bir kayıplık değil, fakat belli aralıklarla insanlar arasından ayrılma, zorunluluklar neticesinde onlardan uzak kalma şeklinde gerçekleşecektir. Hadisin son kısmında da bu kayıplık devresinde insanların çeşitli şerlere (fenalıklara) maruz kalması sebebiyle Mehdi’ye karşı olan sevgi ve özlemlerinin artacağına işaret ediliyor.
Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Yusuf kıssası ile Mehdi hadisesi arasındaki yakın bağlantı, ileride ayrı bir bölüm halinde anlatılacaktır.Yalnız burada yeri gelmişken bir benzerliğe dikkat çekmek istiyoruz.
Yusuf aleyhisselam da Mehdi gibi, biri kısa diğeri uzun süre iki defa insanların gözünden kaybolmaktadır. Birincide, Yusuf (a.s.) kuyuya bırakılmış, kısa bir süre sonra oradan geçen kafile onu oradan çıkarmış, ikincide ise haksız yere zindana atılmış, uzun bir müddet orada kalmıştır. Fakat sonradan masumluğu anlaşılarak, zindandan da çıkartılmıştır.
12/15- Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin."
12/35- Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.

MEHDİ'NİN ÇIKIŞININ İLANI

Semadan zuhur eden bir el ve “Emiriniz Mehdi’dir” şeklinde bir nida duyuluncaya kadar tefrika ve ihtilaflar devam edecektir.
El-Kavlu’l Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55
O günün alameti : Semadan bir el uzanacak ve insanlar ona bakacak ve göreceklerdir.
El-Kavlu’l Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55

Esma binti Umeys’ten (r.a.) rivayet edilmiştir : O günün alameti semada uzatılmış ve insanların kendisine bakıp durduğu bir el’dir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 69
Hadis-i şerifte geçen “el” keyfiyeti bilinmeyen bir gücü remzediyor. Hz. Allah’ın c.c. el(yed)inden Kur’an-ı Kerim’de bahis var ve bu el’in bizim bildiğimiz manada bir el olmadığını biliyoruz.
48/10- Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'in eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmus olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.
Bu ayette bahsedilen “el” (Allah’in eli);
3/7- Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
Ayetinde bahsedilen müteşabih ayetlerden bir tanesidir. Allah’ın Kudreti, tasarrufu manasına gelmektedir. Aynı şekilde yukarıdaki hadislerde bahsedilen “el” de bunun gibi farklı manada müteşabih bir ifadedir.
Allahualem Semadan yayılan televizyon yayınına ait dalgalar bir nevi el gibi bir gücü oluşturuyor. Bu el hemen her eve uzanıyor ve herkes tarafindan görülebiliyor. “…İnsanlar ona bakacak ve göreceklerdir.” Cümlesi de bu hususa işaret ediyor. Bu konuda diğer rivayetler de şöyledir :
Semadan bir ses onu ismiyle çağıracak ve doğuda, batıda hatta uykuda olan bile bu sesi duyacak ve uyanacaktır.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 56
Onun ismiyle semadan nida olunacak ve hiç kimse onun Mehdi’liğini inkar edemeyecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 49
Bir adam semadan ismiyle mutlaka çağrılacak ve delil onu inkar etmeyecek, zelil ona mani olmayacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 52
. İlk hadis “…İnsanlar ona bakacak ve göreceklerdir” ifadesi ile televizyon yayınına dikkat çekileceği gibi bu hadiste de “Semadan bir ses onu ismiyle çağıracak…” ifadesiyle aynı zamanda radyolardan da yayınlanabilen sesli bir neşriyata dikkat çekmektedir. (Allahualem) Ve yine semadan Mehdi’yi çağıracak bu ses hem doğuda hem batıda dünyanın her tarafinda duyuluyor, bu sesi her kavim kendi lisanında işitiyor.
İkdid-Durer’de der ki: Bu ses bütün yeryüzüne yayılacaktır, her kavim kendi dilinden duyacaktır.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 51 Kıyamet Alametleri, 201

Semadan, arz ehline samil olan bir ses ki, herkes bunu kendi lisanında işitir.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 37


Rivayetlerden anlaşılıyor ki Hz. Mehdi (a.r.) zuhur ettiğinde, radyo ve televizyon gibi haberleşme vasıtaları ile doğu-batı bütün dünyaya ilan edilecek ve her millet bu sesi kendi diline çevirerek işitecektir. (Allahualem)
Bediüzzaman Said Nursi (a.r.) hazretleri de aynı manada Deccal’in çıkışı hakkında şunları söylemektedir.
Rivayette var ki: Deccal çıktığı gün bütün dünya işitir… Allahu a’lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla te’villeri şudur: Bu rivayetler mu’cizane haber verir ki: “Deccal zamanında vasıta-i muhabere (haberleşme vasıtaları) … O derece terakki edecek ki, bir hadise bir günde umum dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garb işitir ve umum ceridelerinde (gazetelerde) okunacak…diye zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyodan .. mu’cizane haber verir.
Sualar, 496
Bu konuya işaret eden diğer hadis-i şerifler şöyledir:

Naim Hz.Ali’den (r.a.) rivayet etti ki: Semadan bir münadi “Hak Al-i Muhammed’dedir.” şeklinde bağırdığı zaman Mehdi zuhur eder, herkes sadece O’ndan konuşur. O’nun sevgisini içer ve O’ndan başka birşeyden bahsetmezler.
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 33 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 40 Kıyamet Alametleri, 200
Çok yaygın ve sona ermesi mümkün görülmeyen bir fitne çıkacak, ve bu fitne semadan 3 kez “Emir Mehdi’dir, gerçek O’dur”şeklindeki nidaya kadar sürecektir.
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55 Kıyamet Alametleri, 200
Gökten şöyle bir ses duyulacak: “Ey insanlar, artık Allah, Cebbarları, Münafık ve yardımcılarını sizden uzaklaştırdı. Ümmet-i Muhammed’in en hayırlısını başınıza getirdi..”
Kıyamet Alametleri, 165

MEHDİ VE AHİR ZAMANA İŞARET EDEN AYETLER

Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz. (Kassas Suresi, 5)
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz. (Araf Suresi, 94)
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye. (Enam Suresi, 42)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)
İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır. (Rum Suresi, 41)
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl Suresi, 112)
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)
…Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. (Meryem Suresi, 58-59)
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır... (Taha Suresi, 124)
Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik. (Araf Suresi, 96)
Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı. (Hud Suresi, 116)
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. (Bakara Suresi, 205)
Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin. Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). (Yasin Suresi, 3-4)
Kitap ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları durumdan) kopup-ayrılacak değillerdi. (O delil de) Allah'tan gönderilmiş-bir elçi (ki,) tertemiz sahifeleri okumaktadır; Onların içinde dosdoğru 'yazılı-hükümler' vardır. (Beyyine Suresi, 1-3)
İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında 'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? İnkar edenler: “Gerçekten bu, açıkça bir büyücüdür" dediler. (Yunus Suresi, 2)
Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar. (Yunus Suresi, 47)
Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 33)
Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter. (Fetih Suresi, 28)
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi, 54)
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Ali İmran Suresi, 104)
Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı. (Secde Suresi, 24)
Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz ordan inin. Artık size benden bir yol gösterici gelecektir; kim benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." (Taha Suresi, 123)
Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır. (Zümer Suresi, 33)
Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun. (Şura Suresi, 52)
O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler. (Cuma Suresi, 2)
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir. (Bakara Suresi, 213)
Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir. (Enfal Suresi, 39)
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o. (Ali İmran Suresi, 12)
Bizim uğrumuzda cehd edenlere (çaba harcayanlara), şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle beraberdir. (Ankebut Suresi, 69)
Musa kavmine: "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah'ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir." dedi. Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak, böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi. (Araf Suresi, 128-129)
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.) (Enfal Suresi, 8)
“Hayır, biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” (Enbiya Suresi, 18)
De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri bilendir.De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir.” (Sebe Suresi,48-49)
“De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. (Tevbe suresi, 32)
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)
Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 8)
Sonra biz, elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız bizim üzerimize bir haktır. (Yunus Suresi, 103)
Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)
Dediler ki: "Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip-kopartılırız." Oysa biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir harem'de yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar. (Kasas Suresi, 57)
İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun refah içinde şımarıp azan önde gelenleri (şöyle) demişlerdir: ‘Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz’(O peygamberlerden her biri şöyle) Demiştir: ‘Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı? Onlar da demişlerdi ki: ‘Doğrusu biz,kendisiyle gönderildiğiniz şeye kafir olanlarız’. (Zuhruf Suresi, 23-24)
“Gönderilmişlere selam olsun.” (Saffat Suresi, 181)
İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin. (Bakara Suresi, 252)
... Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir... (Bakara Suresi, 148)
Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?" Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı. (Saffat Suresi, 36-37)
Andolsun, gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 171-173)
Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi. (Enam Suresi, 34)
“Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun” (Mürselat Suresi, 1)
Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 9)
Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara vaadetmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir... (Nur Suresi, 55)
Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman, Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3)
Andolsun, biz Zikir’den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)
Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir. (Ahzab Suresi, 27)
...Sonra, nasıl yapıp-davranacaksınız diye gözlemek için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık. (Yunus Suresi, 13-14)
... Kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)
Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi, 41)
Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. (Ali İmran Suresi, 139)
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. (Şuara Suresi, 227)
Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık... (Araf Suresi, 137)
Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)
Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah azizdir, intikam sahibidir. (İbrahim Suresi, 47)
Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır). Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 14-15)
Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman, Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3)
Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele. (Saff Suresi, 13)
Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin. (Fetih Suresi, 1-3)
... Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı. (Fetih Suresi, 27)
Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 64)
De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz." (Taha Suresi, 135)
Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. (Hac Suresi, 40)
Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (Fatır Suresi, 29)
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 261)
Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabbiniz var. (Sebe Suresi, 15)
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 25-26)

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATINDA İSA ALEYHİSSELAM

İsa (a.s.) Dünyaya Tekrar Gönderilecektir:
Süfyan ve mehdi hakkındaki hadislerin ifade ettikleri mana budur ki, Ahir zamandan dinsizliğin iki ceryanı kuvvet bulacak. Birisi: Nifak perdesi altında Risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkar edecek süfyan namında müdhiş bir şahıs ehl-i nifakın başına geçecek, Şeriat-ı İslamiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Al-i Beyt-i Nebevinin silsile-i nuranisine baglanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Al-i Beytten Muhammed Mehdi isminde bir zat-ı nurani, o Süfyanin şahs-ı manevisi olan cereyan-i münafikaneyi öldürüp dağıtacaktır. (Mektubat, 53) **** Hadis-i şeriflerde İsa (a.s.)'dan önce geleceği bildirilen Hz.Mehdi; Süfyan'ın İslam aliminde yaptığı manevi tahribatı tamire çalışacak, İslamiyetin yeniden canlandırılmasına ve dünya çapında yayılmasına gayret edecektir.
Hz.Mehdi(a.r.), Allah'ı inkar üzerine kurulmuş bütün felsefe ve teorileri tam anlamıyla susturacak, başta Süfyan'dan kaynaklanan bütün fitne ve fesad odaklarını, kurumlarını kapatacaktır. Mehdi, Halife ünvanıyla İslam aleminin başına geçecek, Kur-an-ı Kerim'i ve iman esaslarını günün şartlarını da dikkate alarak ilmi bir şekilde insanlara açıklayacak, müminlerin imanlarını güçlendirecektir.
İkinci cereyan ise: Tabiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-i nemrudane, gittikçe ahirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasiyle intisar ederek kuvvet bulup, uluhiyeti inkar edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zabıtan ve efrad onun askerleri olduğunu kabul etmiyen vahşi bir adam, herkese, her askere bir nevi padişahlık ve bir güna hakimiyet verir. Öyle de : "Allah'ı inkar eden o cereyan efradları birer küçük Nemrud hükmünde nefislerinde birer rububiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hadisatı nev'inden müdhiş harikalara mazhar olan deccal ise daha ileri gidip, cebbarâne sûri hükûmetine bir nevi rubûbiyet tasavvur edip ulûhiyetini ilan eder. Bir sineğe maglûb olan ve bir sineğin kanadını bile icad edemeyen âciz bir insanın ulûhiyet dâvâ etmesi, ne derece ahmakcasına bir maskaralık olduğu malumdur.
Hz. Mehdi (a.r.)'nin önderliğinde İslam aleminin birleşip fevkalade neticeler almasından ve yepyeni bir medeniyetin doğmasına sebep olmasından çok etkilenen yahudilik, dolayısıyla siyonizm, bu sefer "dünya hakimiyeti" için Hz. Mehdi (a.r.)ye alternatif olarak Mesih-i Deccal lakaplı, hipnotizma, sihir, manyetizma gibi istidracı harikalıkları olan bir şahsı çıkaracak. Bu şahıs önce peygamber, daha sonra da (haşa) İlah olduğunu iddia edecektir.
İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (a.s)'in şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlik dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyete inkilab edecektir... Ve Kur’an'a iktida ederek, o İsevilik , şahs-ı manevisi, tabi; ve İslamiyet, metbu' makamında kalacak. Din-i hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken alem-i semavetta cism-i başerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Sey'in vadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır, madem Kadir-i Külli Sey "va'detmiş elbette yapacaktır. (Mektubat, 53-54)
**** Mesih'i Deccal'in çok kuvvetli olduğu bir devrede, Hıristiyanlık dini, içinde bulunduğu hurafelerden, sapkınlıklardan (teslis, haç, domuz eti yemek v.s.) temizlenecek, ilk nuzül ettiği, orjinal haline dönecek bir nevi İslamiyet gibi olacaktır. İlahi dinler birbirinin devamı olduğundan birisi bozulunca diğeri onu düzeltmek ve yeni hükümler koymak için gönderildiğinden, Hıristiyanlık da hurafelerden, sapkın inançlardan kurtulduktan sonra manen bir nevi İslamiyet olacak, Hıristiyanlar da Kur-an-ı Kerim'e uyacaklardır. Ayrı ayrı iken mağlup olan Hıristiyanlık ve İslamiyet birleşmeleri sonucunda kuvvetlenip, dinsizlik cereyanını yok edecek bir güce geldikleri sırada; Hz. İsa (a.s.) Allah (c.c.) tarafindan cismani olarak dünyaya gönderilip, bu kuvvetin başına geçecektir. Bunu Peygamberimiz (s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber vermiştir. Bunu Peygamberimiz (s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber vermiştir. Allah (c.c.) tarafindan cismani olarak dünyaya gönderilip, bu kuvvetin başına geçecektir. Bunu Peygamberimiz (s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber vermiştir. Allah (c.c.) elbette vaadini yerine getirecektir.
Sahih hadislerde müjdelenen hususlar bunlardır. Ahirzamanda gelmesi beklenen Hz. İsa(a.s.) efendimizi Tek bir zat olarak değil de "şahs-ı manevi veya cemaat" şeklinde düşünmek veya "gelmiştir, görevini yapıp vefat etmiştir" iddiasında bulunmak, mütevatir haline gelmiş bu konuyu yalanlamak olur ki, manevi sorumluluk getirebilir, müslümanlara çok büyük zarar verebilir. Allah (c.c.) bunu vaadetmiştir ve vaadini elbette yerine getirecektir. Bediüzzaman başka bir eserinde de İsa (a.s.)'ın dünyaya tekrar gelmesinin kesin olduğunu bildiriyor.
Evet, hadis-i şerifin ifadesiyle Hazret-i İsa'nın semavi nüzulu kat'i olmakla beraber; mana-yi işarisiyle başka hakikatleri ifade ettiği gibi bu hakikata da mucizane işaret ediyor. (Kastamonu Lahikası, 50)
İsa (a.s.) Mesih Deccal'i Öldürecektir:
Kat'i ve sahih rivyatte var ki: "İsa Aleyhisselam büyük Deccal'i öldürür." Vel'ilmü indallah, bunun da iki vechi var: Bir vechi şudur ki: Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidracı harikalarıyle kendini muhafaza eden ve herkesi teshir eden o dehşetli Deccal'i öldürebilecek, mesleğini değiştirecek; ancak harika ve muc'cizatlı ve umumun makbulü bir zat olabilir ki: O zat, en ziyade alakadar ve ekser insanların Peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselam'dır.
İkinci vechi şudur ki: "Şahs-i İsa Aleyhisselam'ın kılıncı ve maktul olan şahs-ı Deccal'in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevinin hakikatını hakikat-ı İslamiye ile mezcaderek o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek. Hatta, "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir, Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder, tabi olur. " diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-ı Kur-aniyenin mutbuiyetine ve hakimiyetine işaret eder. (Sualar, 493)
**** Sihir ve hipnotizma gibi harikulade kuvvetlerle herkesi etkileyerek varlığını sürdüren deccal ve onun fikir sistemi, ancak, vahiyle hareket eden gerektiğinde mucizelerle desteklenen İsa (a.s.) tarafindan yok edilecektir.
Hz. İsa (a.s.) tekrar dünyaya geldigi zaman yeni bir din getirmeyecek, Islam dinine uyacaktir. Fakat bir peygamber oldugu için, kendisine vahiy gelecek ve mucize gösterecektir. Hz. İsa (a.s.)'ın başkanlığı altında Hıristiyanlığın hakikati ile İslamiyeti birleştiren talebeleri, bu birleşmenin sağladıgı güç ile Mesih-i Deccal'in dinsizlik cereyanını, Allah'ı (c.c.) inkar fikrini etkisiz hale getirip, yok edecektir.
Hem alem-i insaniyette inkar-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zir ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa (a.s.) 'ın din-i hakikisini İslamiyetin hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkar ve fedakar bir İsevi cemaati namı altında ve "Müslüman İseviler" ünvanına layık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa (a.s.)'ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkar-ı uluhiyetten kurataracak. (Mektubat 413)
Bediüzzaman hazretleri, Hıristiyanlığı bütün sapkınlıklarından arınmış olarak uygulayan müslüman isevilerin (Hiristiyanlar) Hz. İsa (a.s.)'ın komutası altında, Yahudilerin başına geçen Mesih-i Deccal'in fikir sistemini bir daha toparlanamayacak şekilde yok edeceğini ve Dünya'yı Allah (c.c.) 'ı inkardan kurtaracağını bildiriyor. Böylece dünyadaki Yahudi hakimiyeti tam anlamıyla son bulacak, güzel ahlak, hoşgörü, sevgi-saygı üzerine kurulmuş İslamiyet dünyaya hakim olacaktır.
İsa (a.s.) Geldiğinde Başlarda Tanınmaması:
Hazret-i İsa Aleyhisselam geldiği vakit, herkes O'nun hakiki İsa olduğunu bilmek lazım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u iman ile O'nu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herke O'nu tanımayacaktır. (Mektubat, 54)
Bediüzzaman hazretleri, Hz. İsa (a.s.) 'ın dünyaya geldiğinin ilk yıllarında ancak yakın talebeleri tarafindan imanın nuru ile tanınabileceğini, yoksa herkesin açıkça onu tanıyamayacağını bildiriyor.
Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzülü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir, herkes bilemez. (Sualar, 487)

Hz. İsa (a.s.) yeryüzüne ilk geldiği vakit (nüzul ettiği vakit) imtihan sırrı olarak kendisini bilmeyecek, daha sonra kendisinin farkına varacaktır. Talebeleri de imanın nuru ile O'nu zann-ı galiple (büyük zanla) sonradan tanıyacaklardır. Herkes açıkça O'nun Hz. İsa'(a.s.)olduğunu bilmeyecektir. Küçük bir Hıristiyan grup içerisinde mücadelesine başlayacaktır.
İsa (a.s.) tam anlamıyla zuhur ettikten sonra görebilen herkes onu görecek ve hakiki İsa (a.s.) olduğunu bileceklerdir. Fakat yine de "-Acaba gerçekten İsa bu mu?" diye şüphe edenler var olacaktır; Böyle şüphesi olanlar küfürle suçlanamaz, çünkü bu konu bir Akaid konusu değildir. Yalnız böyle şüphede olanlar bu mübarek şahsın feyzinden, bereketinden mahrum kalabilir.
İsa (a.s.)ın Küçük Bir Cemaati Olacak:
İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir. (Sualar, 495)
Hz. İsa (a.s.) küçük bir cemaat içerisinde vazifeye başlayacaktır. Daha ziyade İsrail ve İsrail'e yakın bölgelerde faaliyet gösterecektir. Okullarda ve askeri birimlerde talebeleri olacak ilk başta kendilerini gizleyeceklerdir.(Allahualem)
Hakim et-Tirmizi, "Nevdirü'l Usul"da şöyle nakletmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.): Meryem oğlu İsa Ümmetim içinde havarilerinden bir takım halkı bulacaktır. Başka rivayette ise Peygamberimiz (s.a.v.) üç defa: Muhakkak ki Mesih (İsa) aleyhisselam bu ümmetten birtakım kavimlere yetişecek ki, onlar sizin gibidirler. Yahut sizden daha hayırlıdırlar. İlkinde benim sonunda Mesih (İsa)nın bulunduğu bir ümmeti Allah asla utandırmaz, buyurmuştur.
Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 501
Resulullah (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurdu: Yemin ediyorum ki Meryem oğlu İsa o gün yeryüzünün en hayırlı 800 erkek ile 400 kadın kişilerin yanlarına inecektir.
Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 498

İsa (a.s.) Hakkında Bazı Hadisler Mütaşabihtir:
Bediüzzaman Said Nursi, İsa (a.s.)'ın inmesine ve Deccal'i öldürmesine aid hadislerin müteşabih (benzetmelerle anlatılan) hadislerden olduğunu, muhakkak tevilinin yapılması, yani müteşabihatının çözülerek açıklanması gerektiğini izah etmektedir. Aksi takdirde, sözde alimlerin bu hadislerin müteşabıhatına aldırmadan, zahirine bakıp şüpheye düştüğünü veya hadisi tamamen reddetme yoluna gittiklerini ifade etmektedir.
Ahir zamanda Hazret-i İsa (a.s.) nüzulüne ve Deccal'i öldürmesine ait hadis-i şahihanın ma'na-yı hakikileri anlaşılmadığından, bir kısım zahir ulemalar, o rivayet ve hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler; veya sıhhatini inkar edip, veya hurafevari bir mana verip adeta muhal bir sureti bekler bir tarzda avam-i müslimine zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri şerr-i rüşte ederek hakaik-i İslamiyeye tezyifkarane bakıp taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehadis-i müteşabihenin hakiki te'villerini Kur'an feyziyle göstermiş. Şimdilik nümune olarak bir tek misal beyan ederiz. Şöyle ki:
Hazret-i İsa (a.s.) Deccal ile mücadelesi zamanında, Hazret-i İsa onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücudda o derece Deccalin heykeli Hazret-i İsa Aleyhisselamdan on, belki yirmi misli yüksek kametli olmak lazım gelir. Bu rivayetin zahiri ifadesi sırr-ı teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi nev-i beşerde cari olan adetullaha muvafık düşmüyor. (Kastamonu Lahikası, 49)
**** Rivayette var ki: - İsa Aleyhisselam Deccal'i öldürdüğü münasebetiyle "Deccal'in fevkalade büyük ve minareden daha yüksek bir azamet-i heykelde ve Hazret-i İsa aleyhisselam ona nisbeten çok küçük bulunduğunu.." gösterir.
Bunun tevili şu olmak gerektir ki: İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir. (Sualar, 495)
Bediüzzaman Hazretleri, hadis-i şerifte İsa aleyhisselam'ın Deccal ile mücadelesinde onu öldüreceği vakitte on arşın (5 metre) yukarıya atladıktan sonra kılıcı ancak onun dizine yetiştirebildiği derecesinde Deccal'in İsa'ya (a.s.) oranla boyunun on-oniki katı (18-20 m.) uzun olması gerektiğini izah etmektedir. Böyle bir yaratılış, Allah'ın kudreti dahilinde olmakla beraber adetullaha aykırıdır.
Adetullah: Allah'ın kainatta koyduğu değişmez yasalar.
Ancak bu bekleniş tarzı Deccal'in asker gücüne, eğitim kurumlarına ve her alanda maddi bakımdan üstün ordularına kıyasla İsa(a.s.) ve cemaatinin sayıca çok daha az olduğuna işaret ettiği şeklinde açıklanırsa, mesele daha akılcı anlaşılır bir hale gelmiş olur.

İSA (A.S.) VE MESİH DECCAL

Mesih-i Deccal : Hakki batıl, batılı hak gösteren. Sahih hadislerin haberleriyle, ahirzamanda gelecek ve Allah'ı (c.c.) inkar edip kendisinin ilah olduğunu iddia edecek, dünyayı fesada verecek, yahudiler arasından çıkacak tek gözlü kör bir şahıstır. (Büyük LUGAT TÜR-DAV )
Her biri Allah'ın resulu olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı deccal gönderilmedikçe kıyamet kopmayacaktır.
(Sünen-i Tirmizi, 4/82)

Hz. İsa (a.s.) çıkmadan önce birçok sahte Mesih (deccal) çıkacaktır:
Hz.İsa (a.s.) ilk defa göğe alındığı haliyle yeryüzüne bırakılacağından, O'nun zamanında annesi, babası olan; doğup büyüyen 33 yaşına gelmiş bir kimsenin Hz.İsa (a.s.) olma ihtimali yoktur. Ondan evvel çıkan sahte Mesihlerin (deccallerin), o devirde anne ve babaları olacaktır. Doğup, büyüyüp belli bir yaşa geldikten sonra sapıtıp kendilerinin Hz. İsa(a.s.) olduğunu iddia edeceklerdir. Fakat dikkatli, ferasetli, kültürlü, akıllı insanlar bu yalanları farkedip, onlara aldanmayacaklardır. Bu durum, yahudilerin dünyaya hakim olması için materyalist-marksist stratejiyi tamamen terk etmelerine kadar devam edecektir.
Yahudilik bu sefer dünyaya hakim olmak için tekrar strateji değiştirecek, dünyada materyalizme galip gelmiş olan "yaratılış" inancını kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak isteyeceklerdir. Bu devrede içlerinden en şerli ve en kabiliyetli olan kişiyi bir deyimle Mesih-i Deccal'i başlarına geçireceklerdir.
"Deccal yahudidir!"
(Sahih-i Müslim, 11/365)

Mesih-i Deccal hipnotizma, manyetizma ve sihir türünden bazı yöntemleri kullanarak birçok istidracı (*) harikalar gösterecek, kendisinin Beklenen Mesih (yani İsa) olduğunu iddia edecektir. (Mesih, İsa peygamberin lakabıdır.)
Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma (hipnotizma) ve manyetizmanın hadisatı nev'inden müdhiş harikalara mazhar olan deccal ise daha ileri gidip cebbarane suri hükümetini bir nevi rububiyet tasavvur edip uluhiyetini ilan eder.
Yahudilerin ve Hıristiyanların büyük bir kısmı O'nun liderliği altında birleşeceklerdir. "Deccal'in ekseriyette tabiileri (ona uyanlar) yahudilerdir."
((Sahih-i Müslim, 11/362)

Kendisine Mesih diyen Mesih-i Deccal, halen Avrupa'da Amerika'da, İsrail'de, Rusya'da ve daha birçok ülkede meşru gösterilen ahlaksızlığı, cinsi sapıklığı, homoseksüelliği daha da teşvik edecektir. İçki, domuz eti başta olmak üzere, yukarıda saydığımız sapıklıkları kabul eden birçok hıristiyan sevinçle O'na katılacaklardır. Yahudiler de tam hayallerindeki gibi ahlaksız, zalim, sadist biri Mesih olarak kabul etmenin sevinci ile O'na sıkı sıkıya bağlanacaklardır.
Birçok saf hıristiyan o devirde Hz.İsa'yı beklediklerinden dolayı O'nu tahrif edilmiş, değiştirilmiş İncil'deki vasıfları ile bekleyeceklerdir. Mesih-i Deccal de tam onların hayal ettikleri gibi istidracı harikalıklar gösterecektir. Mesela: bir şahsa hipnoz telkini ile ölmüş annesini konuşur halde gösterecektir. Ayrıca yine sihir ve hipnozla, annesinin O'na katılmasını tavsiye ettiğini kendisine işittirecektir. Görme ve işitme halüsinasyonları olacaktır. (Dışarıdan bakan sihirin etkisinde olmayan bir kişi o görüntüyü görmez)
Deccal, bunların dışarıda önce beklenen İsa olduğunu iddia edecek, sonra da hıristiyanlığın teslis inancındaki gibi Allah'ın kendisine hulül ettiğini (içine girdiğini) söyleyerek (haşa) ilahlığını ilan edecektir. Hiristiyan ve Yahudi inançlarına uygun sapık fikirlerini yayarak dünyada muazzam bir taraftar kitlesi kazanacaktır. Daha çok keyfe ve zevke yönelik, ahlaksızca ögretileri ve tavsiyeleri olacağı için bu sayı daha da artacaktır.
Böyle azgınlığın arttığı bir devrede İslam alemi de Hz.Mehdi (a.r.)nin liderliğinde birleşmiş olacaktır. Hz.Mehdi (a.r.) her ne kadar Hıristiyan alemini "Sahte Mesih"e karşı uyaracaksa da, Hıristiyanlar, tam bekledikleri gibi sapık iddialarda bulunmasından bekledikleri zamanda zuhur etmesinden ve İstidrac nevinden birçok harikalıklar göstermesinden dolayı bu izahlara aldırmayacaklardır.
Hz.Mehdi (a.r.)nin O'nun gösterdiği istidracı harikalıkları bozmaya gücü yetmeyecektir. O halüsinasyonlardan oluşan istidracı harikalıkları ancak Hz.İsa (a.s.) bozacaktır.
Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidracı harikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkese teshir eden (etkisi altına alan) o dehşetli Deccal'i öldürebilecek, mesleğini değiştirecek; ancak harika ve mu'cizatlı ve umumun makbulu bir zat olabilir ki; O zat, en ziyade alakadar ve ekser insanların peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselamdır. Mektubat, 53
İşari manada ayet mealleri 26/32- Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi. 7/117- Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor.
Hz. Musa (a.s.) O zamanın deccallerinin isdidraclarını ancak mucize ile yok etmişti.
...O'nun (Hz.İsa a.s.'ın) nefesinin kokusunu duyan hiçbir kafirin ölmemesi mümkün değildir. Deccal'in yalancı olduğu etrafa dalga dalga yayılacaktır. Deccaliyet perişan olacak fikir sistemi yok edilecektir.
(Sünen-i Ibn-i Mace, 10/323)
Hz. İsa (a.s.) da Mesih-i Deccal'in istidraclarını, oyunlarını mucize ile bozacaktır. Deccal'in yalancı olduğu etrafa dalga dalga yayılacaktır. Deccaliyet perişan olacak fikir sistemi yok edilecektir.
İsa (a.s.) Deccal'a nihayet Lud kapısı yanın yetişecek ve onu öldürecektir.
(Sünen-i Tirmizi, 4/105)

Hz. İsa(a.s.) Lud kapısında Mesih-i Deccal ile karşılaşacak, onu tartışarak yenecektir; Deccali öldürmesinden kasıt fikir sistemini yok etmesidir. Bedenen de öldürecek midir, bilemiyoruz. Hz. Musa (a.s.) Firavun'un fikir sistemini yok etmişti. Hz. İbrahim (a.s.) Nemrud'un fikir sistemini yok etmişti. Hz. Mehdi (a.r.) Süfyanın şahsını değil fikir sistemini yok edecektir. Hz. İsa (a.s.) da Mesih-i Deccal'in fikir sistemini öldürecektir. Önemli olan da fikir sistemidir. Şahsın ölmesi fikir sistemi ölmeden birşey ifade etmez.
Deccali mucize ile yenen Hz. İsa(a.s.)'ın gerçek Mesih olduğunu anlayan Hıristiyan alemi büyük bir süratle O'nun doğru yoluna yani İslam'a girecektir. Yahudiler inatlarına devam edecekler, müslümanlarla yaptıkları bir savaştan sonra yenileceklerdir. (Melaheme-i Uzma, Hıristiyan dilinde Armegedon). Bundan sonra bir tek din: İslamiyet kalacaktır. Diğer bütün dinler ortadan kalkacaktır. (Allahualem)
İSA (A.S.) ZAMANINDA YERYÜZÜ BARIŞLA DOLACAK
Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. -Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. -Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir.
(Sahih-i Müslim, 1/136)
Savaş (erbabı) da ağırlıklarını (silah ve malzemelerini) bıracak.
(Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334)
Harp (erbabi) ağırlıklarını (yani silah ve saireyi) bırakır.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 496)

Hz. Mehdi (a.r.) ve Hz. İsa (a.s.) Yahudilerin başına geçen Mesih-i Deccal'i öldürüp, sistemini dağıttıktan sonra dünyaya hakim olacaklardır. O zaman tek bir dinin yani İslamiyetin yeryüzüne yayılması ile ırkçılık, milli egoizm yok olacak; sevgi, kardeşlik, güzel ahlak ana düşünce haline gelecek; ayrıca masonluk, siyonizm, materyalist felsefe, komünizm, faşizm, kapitalizm v.s. tarih sahnesinden silinecek, egoistlik, bencillik, kin düşmanlık her türlü sapkınlıklar etkinliğini kaybederek yok olacaktır. Savaşların, çatışmaların sebepleri yok olacağı için, savaş sanayine harcanan tirilyonlarca lira, bu sefer meşru ihtiyaçlara, gıdaya, imara, teknolojiye, kültür harcamalarına, sağlık ihtiyaçlarına v.s. gibi insanların mutluluğu için gerekli diğer yatırımlara harcanacaktır. (Allahualem)
İSA (A.S.) ZAMANINDA BÜYÜK BOLLUK OLACAK
...Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecektir.
(Sünen-i Ibn-i Mace, 10/340)

Meryem oğlu (İsa) iner ve Deccal'i öldürür. Ondan sonra kırk yıl bol nimet içinde yaşarsınız.
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, 90
İsa (Aleyhisselam)'ın zekatı terketmesi de malın bolluğu ve zekata muhtaç fakirin kalmaması sebebiyledir.
(Sünen-i Ibn-i Mace, 10/339)

Hz. İsa(a.s.)zamanında, bilimin gelişmesiyle hayvansal ve bitkisel gıdaların üretimi arttırılacak, ilim ve teknoloji son safhaya ulaşacak, dünya kurulduğundan bu yana teknolojik olarak en gelişmiş çağ yaşanacaktır. İnsanlar teknolojinin imkanlarıyla çok rahat ve bolluk içinde yaşayacaklardır. Bu devreye bu yüzden "Altın Çağ" adı verilmiştir. (Allahualem)


İSA (A.S.) YENİ BİR DİN GETİRMEYECEKTİR
Ebu Seyh, Kitab-ül Fiten'de Ebu Hureyre'den tahric etti, Resulullah buyurdu: İsa bin Meryem iner, Deccal'i öldürür ve kırk (40) yıl Allah'ın kitabı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder.
(Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, 92)
İmam Nevevi: Hz. İsa Ümmeti Muhammed'e Peygamber olarak değil; Şeriat-ı Muhammediyyeyi tatbik etmek için gelecektir, demektedir.
(El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 68)

Kadi Iyaz: "İsa (a.s.) ın inmesi, Deccal'i öldürmesi haktır ve gerçektir. Ehl-i Sünnet mezhebi ve yolu bu konuda varid olan hadisler nedeniyle budur. Ne akli yönden ne de Ser-i Şerif'te bu görüşü iptal edebilecek hiçbir delil yoktur. Bu itibarla bu hüküm sabittir. Mütezile ve Cehemiye mezheplerine mensub bazı kimseler ve onlara katılanlar bu konudaki hadislerin, Allah'ın 33/40- "Muhammed, ... ancak o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur." mealindeki ayete, Peygamber Efendimizin "Benden sonra hiçbir peygamber yoktur" mealindeki hadisine ve Peygamberimizden (s.a.v.) sonra hiçbir peygamberin olmadığına ve şeriatının kıyamete dek ebedi olup, hükümlerinin yürürlükten kalkmayacağına dair müslümanların icma'ına ters düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olduğunu ileri sürmekteler ise de; Bu iddia ve gerekçe batıldır. Çünkü İsa (a.s.) 'ın inmesinden maksad onun şeriatımızı yürürlükten kaldırıcı bir şeriatla ve Peygamber olarak inmesi değildir. Ne bu hadislerde ne de başka hadislerde böyle birşey yoktur. Bilakis İsa (a.s.)'ın şeriatımızla hükmedecek adil bir hakim ve halkın terkettiği şeriatımızın hükümlerini ihya edici olarak ineceği sahih hadislerle sabittir." demiştir. Sünen-i Ibn-i Mace, 10/338
Hz. İsa (a.s.) inecek ve hatem'ür rüsul Resulullah (s.a.v.) efendimizin şeriatina tabi olacaktır.
(Mektubat-i Rabbani, 2/1309 )
Hz. İsa (a.s.) Efendimiz ahirzamanda yeryüzüne indirildiği vakit, peygamberlikle vazifeli olarak yeni bir şeriat getirmeyecektir. Sahih hadislerin ve İmam-Rabbani Hazretleri'nin izahında belirtildiği şekilde, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Şeriatını uygulayacaktır. Kur-an-ı Kerim ayetlerine göre hükmedecektir.
İSA (A.S.)IN HİLYESİ
Peygamber efendimiz buyurmuştur ki: Onu gördüğünüz zaman şu alametlerle tanıyınız: 1.Uzuna yakın orta boylu 2.Rengi kırmızı ile beyaza yakın 3.Üzerinde herd boyası ile boyanmış iki elbise vardır. 4.O derece temiz ki kendisine ıslak dokunmadığı halde başı su damlatır gibidir.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 499)
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Geceleyin yürütüldüğüm zaman Musa Aleyhisselam'a kavuştum. (Peygamber onu tavsif ederek:) Bir de gördüm ki, O Senüe kabilesi erkeklerinden biri gibi kara yağız, uzun boylu, balık etli, düz saçlı bir zattır. İsa'ya da kavuştum (Peygamber onu da tavsif ederek: ) İsa, orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış gibi al çehreliydi.
(Sahih-i Müslim, 2/1053)

Yine Abdullah Ibn-i Ömer (r.a.) dan rivayet olunduguna göre Nebi (s.a.v.) demistir ki: Ben bu gece kendimi rüyamda Kabe'de buldum. Ansızın esmer bir kişi gördüm. Sanki o esmer insanlardan en güzeli, başının saçı iki omuzu arasında sarkıyordu. (yeni) taranmış ve arınmıştı da baş’ının saçı su damlatıyordu. İki elini iki kişinin iki omuzuna koyarak Beyt'i tavaf ediyordu. (orada bulunanlara) bu kimdir? diye sordum. Onlar : bu Meryem'in oğlu Mesih (İsa)'dır, dediler.
(Sahih-i Buhari, 9/177)


İSA (A.S.) PEYGAMBERİMİZİN (S.S.V) KABRİ YANINA DEFNEDİLECEKTİR
İbni Asakir Abdullah b. Selamdan: "Tevrat'ta Peygamberin sıfatı anlatılıyor ve orada İsa aleyhisselamin onunla beraber defn edileceği yazılıyor. Buhari Tarihinde, İbni Asakir Ondan (Abdullah b. Selam) dan nakl ettiklerine göre, İsa aleyhisselam Resulüllah ile iki Sahabisi (Ebu Bekr ve Ömer (r.a.) 'nın yanında defn edilip kabir adedi dörde çıkacaktır. İbni Cevzi'nin Abdullah bin Ömer (R. Anhüma)'dan merfuan nakl ettiği bir rivayette şöyle buyurulmaktadır: "İsa aleyhisselam yeryüzüne inecek, evlenecek çoluk çocuk sahibi olup kırk beş sene yaşıyacak, sonra ölecek, benimle ayrı kabire gömülecek, sonra ben ve İsa aynı kabirden Ebu Bekr ile Ömer (r.a.) arasından kalkacağız!"
(Kıyamet Alametleri, 246/247)
Hz. İsa, yeryüzünde iken evlenecek ve bir çocuğu olacaktır. Ölünce, müslümanlar onun namazını kıldıktan sonra Ravza-i Mutahhare'ye defnedeceklerdir.
(El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 65)
Muhakkak ki, Meryem oğlu, İsa yeryüzüne indiği zaman evlenecek, çocuğu olacak, yeryüzünde 45 yıl kalacaktır.
(Miskatü-l Mesabih, 3/47)
İsa (a.s.) yeryüzünde indikten ve 40 yıl kalıp yaşadıktan sonra ölür. Müslümanlar, O'nun cenaze namazını kılarak O'nu toprağa verirler. (Bu hadis, ebu Davud et Tayalisi'nin Müsned'inden rivayet edilmiştir.) Hazreti İsa (a.s.) yeryüzünde kırk sene yaşadıktan sonra vefat edecektir. Müslümanlar O'nun cenaze namazını kılarak defnedecekler.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 498-499)
Hz. İsa (a.s.) yeryüzünde yaklaşık 40-45 sene kaldıktan sonra vazifesini tam yapmış olarak vefat edecektir. Müslümanlar cenaze namazını kılıp, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kabri yanına defnedeceklerdir.

AHİR ZAMAN İLGİLİ ÇEŞİTLİ KONULAR

1. BÖLÜM: KIYAMET ALAMETLERİ
Kıyametin alametleri Kuran’da bildirilmiştir
Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? (Muhammed Suresi, 18)

Bu ayette, öncelikle, geleceği bildirilen kıyametin alametlerinin Kuran'da yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu "büyük haber"in işaretlerini anlamak için yapmamız gereken ayetler üzerinde düşünmektir. Aksi takdirde, ayette bildirildiği gibi, kıyamet anı geldikten sonra düşünmenin bir faydası olmayacaktır.
Kıyametin yakın olduğu Kuran’da açıkça haber verilmiştir
Allah ayetlerinde, kıyamet saatinin yakın olduğunu ve bu konuda hiçbir şüpheye yer olmadığını haber vermektedir:
Gerçek şu ki kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur... (Hac Suresi, 7)
Biz gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakileri hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o kıyamet-saati de yaklaşarak-gelmektedir... (Hicr Suresi, 85)


Kuran'ın kıyamet ile ilgili mesajının üzerinden 1400 sene kadar uzun süre geçtiğini, bu sürenin de bir insanın hayatına kıyasla uzun olduğunu düşünenler olabilir. Ancak burada söz konusu olan, Dünya'nın, Güneş'in, yıldızların, kısacası tüm kainatın sonudur. Evrenin milyarlarca senelik geçmişi göz önüne alındığında, on dört yüzyıllık bir zaman diliminin çok kısa olduğu kesindir.

İslam ahlakı yeryüzünde hakim olacaktır
Allah, şirk koşmadan katıksız olarak Kendisine kulluk eden, O'nun rızasını kazanmaya yönelik hayırlı işler yapan müminleri "güç ve iktidar sahibi" yapacağını müjdelemektedir:
Allah içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vaat etmiştir. Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak; kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

Hak dini içtenlikle yaşayan salih kulların yeryüzüne mirasçı kılınmasının İlahi bir kanun olduğu da ayetlerde şöyle bildirilir:
Andolsun, Biz Zikir'den sonra Zebur'da da "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varis olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)
"Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)." (İbrahim Suresi, 14)

Hiç kuşkusuz Allah, vaadinin gerçekleşeceğinde şüphe olmayan ve vaadinden dönmeyendir. Sapkın felsefeleri, çarpık ideolojileri ve batıl din anlayışlarını ortadan kaldıracak, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan güzel ahlak İslam ahlakıdır. Yukarıdaki ayetlerde vurgulandığı gibi, inkarcıların ve müşriklerin bu büyük olayı engelleyebilmesi ise söz konusu değildir.
Ay’ın yarılması bir kıyamet alametidir
Kuran'ın 54. suresinin adı olan "Kamer"in Türkçe karşılığı "Ay"dır. Bu surenin büyük bir bölümünde, kendilerine gönderilen peygamberlerin "uyarılarını yalanlayan" Nuh, Ad, Semud ve Lut halkının, Firavun ve çevresinin başlarına gelen yıkımlar anlatılır. Aynı zamanda birinci ayette kıyamet vakti ile ilgili çok önemli bir mesaj verilir:
Saat (kıyamet saati) yakınlaştı ve Ay yarıldı. (Kamer Suresi, 1)
Ayette kullanılan "yarmak" fiilinin Arapça karşılığı "şakka"dır. Bu kelimenin Arapçada farklı anlamları bulunmaktadır. Bazı Kuran tefsirlerinde "ikiye yarılmak" manası tercih edilmektedir. Bununla birlikte, "şakka" kelimesi Arapçada "toprağı sürme, toprağı kazma" anlamlarında kullanılmaktadır.
İkinci anlamına örnek olarak, Abese Suresi'nin 26. ayetinde geçen kullanımını verebiliriz:
Biz, şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık. Sonra yeri yardıkça yardık. Böylece onda taneler bitirdik, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalar. (Abese Suresi, 25-29)
Açıkça görüldüğü gibi, bu ayetteki "şakka" ifadesi "yerin ikiye yarılması" manasında değil, "çeşitli bitkilerin yetişmesi için toprağın sürülerek yarılması" anlamında kullanılmıştır.
İşte tam bu noktada, 1969 yılına geri döndüğümüzde Kuran'ın çok büyük bir mucizesiyle karşılaşmaktayız. Kamer Suresi'nde on dört yüzyıl öncesinden haber verilen ayet, 20 Temmuz 1969'da Ay yüzeyinde yapılan çalışmalar ile gerçekleşmiştir. Amerikalı astronotların Ay'a ayak basarak, Ay toprağı üzerinde bilimsel araştırmalar yapmaları, taş ve toprak örnekleri toplamaları Ay’ın yarılması ile ilgili ayetteki ifadelere tam olarak uymaktadır.
Peygamberimizin açıkladığı alametler birbiri ardınca ve belirtildiği biçimde, içinde bulunduğumuz çağda yaşanmaktadır
Araştırmamıza konu olan hadislerin Peygamberimiz tarafından söylenmiş sözler olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Elimizde doğruyu yanlıştan ayırmaya yarayan bir yöntem bilgisi bulunmaktadır. Bilindiği gibi, kıyamet ile ilgili hadisler geleceğe yönelik olayları ihtiva etmektedir. Bu nedenle zaman içerisinde, hadisin birebir gerçekleşmesi sözlerin kaynağı konusundaki tüm kuşkuları ortadan kaldırmaktadır.
Söz konusu kıstas ahir zaman ve kıyamet alametleri üzerine araştırma yapan birçok İslam alimi tarafından da kullanılmıştır. Konunun uzmanlarından Bediüzzaman Said Nursi de ahir zaman hakkındaki hadislerin günümüzde meydana gelen ve gözle görülen olaylara tam mutabık çıkmasının hadislerin hakikat olduğunu gösterdiğini ifade etmiştir.1
Hadislerde bildirilen işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde, belirli bir oranda görülmüş olabilir. Böyle bir durum o dönemin ahir zaman olduğunu göstermez. Zira bir devrin ahir zaman olarak nitelendirilmesi için kıyamet alametlerinin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum bir hadiste şöyle ifade edilmiştir:
“Kıyamet alametleri birbirini takiben meydana gelir. Bir dizideki boncukların art arda kopması gibi.” (Ramuz-El Ehadis, 277/6; Camiü's-Sagir, 3/167)
Allah’ın açıkça inkar edilmesi
“Allah apaçık inkar edilir hale gelmedikçe kıyamet kopmaz.” (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 85; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 27)
Peygamberimizden bu yana geçen on dört yüzyıl içinde birçok sapkın felsefe ve fikir sisteminin var olduğu tarihsel bir gerçektir. Bununla birlikte 19. yüzyılın ortalarına kadar açıkça ateizm propagandası yapan kayda değer bir ideoloji bulunmamaktadır. Bu tarihten sonra ise Darwinizm, komünizm, faşizm, materyalizm, anarşizm, nihilizm, egzistansiyalizm gibi fikir akımları bu doğrultuda faaliyetlere başlamışlar, bir yaratıcıyı kabul etmediklerini, Allah'ı tanımadıklarını her fırsatta dile getirmişlerdir. 19. yüzyılda ileri sürülen sapkın fikirler 20. yüzyılda hızla artan sayıda taraftar toplamış, böylece tarihte benzeri yaşanmayan bir durum ortaya çıkmıştır.
Savaşlar ve anarşi
“Dünya hercü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazılarına hücum ettiğinde…” (Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.454)
“Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır.” (Suyuti, Cami'üs Sagir, 3/211; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/492)
“Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… Ölümler ve katliamlar yaygın hale gelecek…” (Camiü's-Sagir, 3:211, Müsned, 2:492, 4:391, 392)

Geride kalan on dört asırlık döneme baktığımızda görürüz ki, 20. yüzyıldan önceki savaşlar bölgesel kalmışlardır. Tüm dünya halklarını, siyasi mekanizmalarını, ekonomileri, sosyal yapıları etkileyen savaşlar ise yakın geçmişte yaşanan iki dünya savaşı olmuştur. I. Dünya Savaşı'nda 20 milyondan, II. Dünya Savaşı'nda da 50 milyondan fazla insan ölmüştür. II. Dünya Savaşı'nın aynı zamanda, tarihin en kanlı, en büyük ve en yıkıcı savaşı olduğu bilinen bir gerçektir.
II. Dünya Savaşı sonrasındaki Soğuk Savaş, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Arap-İsrail Savaşları, İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı çağımızın en önemli olayları arasındadır. Bölgesel savaşlar, çatışmalar ve iç savaşlar aynı anda dünyanın birçok bölgesinde yıkıcı sonuçlara neden olmaktadır. Bosna, Filistin, Çeçenistan, Afganistan, Keşmir ve daha pek çok yerde yaşanan sorunlar insanlığı etkilemeye devam etmektedir.
Savaşlar kadar tüm dünya insanlarını ilgilendiren diğer bir "kargaşa" konusu da uluslararası ve organize terör olaylarıdır. Boston Üniversitesi'nden Prof. Vojtech Mastny'nin belirttiği gibi, terör olayları 20. yüzyılın ortalarından sonra kat kat artmıştır.2 Gerçekte terörizmin 20. yüzyıla has bir olgu olduğunu söylemek bile mümkündür. Irkçılık, komünizm ve benzeri ideolojik amaçlarla ya da etnik iddialarla ortaya çıkan örgütler, gelişen teknolojinin de yardımıyla kanlı eylemler yapmışlardır. Bu üzücü vakalarda çok kan dökülmüş, sayısız insan ölmüş veya sakat kalmıştır.


Büyük şehirlerin yok olması: savaşlar ve afetler
“Büyük şehirler dün sanki yokmuş gibi helak olur.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 38)
Hadiste belirtilen büyük tehirlerin helak olutu, savaşlar ve çeşitli doğal afetler sonucunda meydana gelen yıkımları akla getirmektedir. Yakın geçmişte geliştirilen nükleer silahlar, uçaklar, bombalar, füzeler ve benzeri çağdaş silahların savaşlarda kullanılması büyük tahribata neden olmuştur. Bu korkunç silahlar tarihteki benzerleriyle kıyaslanmayacak düzeyde yıkımlara yol açmıştır. Elbette hedef konumundaki "büyük şehirler" de bu yıkımlardan birinci derecede etkilenen yerler olmuştur. II. Dünya Savaşı'nın benzersiz sonuçları buna bir örnek olarak verilebilir. Dünya tarihinin en büyük savaşında, atom bombasının kullanılmasıyla Hiroşima ve Nagasaki tamamen yerle bir olmuştur. Avrupa'nın başkentleri ve önemli şehirleri de ağır bombardımanlar neticesinde büyük ölçüde yıkılmıştır.
Son yıllardaki kasırga, fırtına, tayfun ve hortum gibi felaketler başta Amerika kıtası olmak üzere dünyanın birçok yerinde yıkıcı zarara neden olmuştur. Bunlara ek olarak seller de bazı yerleşim merkezlerinin sular ve çamur altında kalmasına yol açmıştır. Ayrıca depremler, volkanlar ve tsunami dalgalarının yaptığı büyük tahribatlar da unutulmamıştır.
Depremler
“Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak…” (Ramuz-El Ehadis, 476/11)
“Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da zelzeleli yıllar.” (Ramuz-El Ehadis, 187/2)
Son birkaç yıl içinde meydana gelen büyük ve sürekli depremler, dünya kamuoyunun gündeminde devamlı olarak ilk sıralarda yer almaktadır. Amerikan Ulusal Deprem Enformasyon Merkezi verilerine bakılırsa 1999 yılında, yeryüzünde 20.832 deprem meydana gelmiştir. 3
Fakirlik
“Fakirler çoğalacak.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 455)
“Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 440)

Peygamberimizin işaret ettiği dönemin günümüz koşullarını tasvir ettiği açıktır. Geçmiş yüzyıllara bakıldığında kuraklık, savaşlar veya felaketler gibi nedenlerle zorluk ve sıkıntılar yaşandığı fakat bunların geçici ve bölgesel boyutlarda kaldığı görülmektedir. Oysa içinde bulunduğumuz çağda yaşanan fakirlik ve geçim zorlukları kalıcı, düzenli ve büyük ölçekli bir yapı taşımaktadır.
Günümüzde dünya genelinde fakirlik çok ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. UNICEF'in son raporları göz önünde tutulursa, dünya nüfusunun dörtte biri "tasavvur edilemez sıkıntı ve yokluk koşullarında" yaşamaktadır.4 Bir milyar üç yüz milyon kişi günde 1 dolar, üç milyar kişi de günde 2 dolar ile geçinmektedir.5 Yaklaşık bir milyar üç yüz milyon insan temiz sudan, iki milyar altı yüz milyon insan temel sağlık hizmetlerinden yoksundur.6
Ahlaki çöküş
“Fuhuş açık olmadan… kıyamet kopmaz.” (Ramuz-El Ehadis, 91/7)
“Zinanın çoğalması kıyamet alametlerindendir.” (Buhari, Tecrid'i 1/16)
“Kıyamet yaklaşınca… kadınla yolun ortasında cinsel münasebette bulunacak kadar haya ortadan kalkar.” (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 97)
“Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde… kıyamet yaklaşmış olacaktır.” (Ramuz-El Ehadis, 448/8; Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)


İçinde bulunduğumuz zamanda dünya toplumlarının sosyal yapılarını tehdit eden çok büyük bir tehlike söz konusudur. Bu tehlike insan bedenini ölüme götüren virüslere benzer şekilde sinsi bir faaliyet göstererek toplumu yıkıma sürüklemektedir. İşte bu tehlike bir insan topluluğunu ayakta tutan ahlaki değerlerin yozlaşmasıdır. Eşcinselliğin, fuhuş ticaretinin, evlilik dışı cinselliğin, cinsel suçların, pornografinin, tecavüz vakalarının ve cinsel hastalıkların artışı ahlaki çöküşün bazı önemli göstergeleridir.
Hak dinin ve Kuran ahlakının terk edilmesine dair bazı hadisler
“İnsanlara bir zaman gelir ki Kuran-ı Kerim bir vadide, insanlar başka bir vadide olurlar.” (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 23)
“Bundan sonra birtakım, Kuran okuyan fakat okudukları dillerinde kalan, kalplerine inmeyen insanların türeyeceği bir zaman gelecektir.” (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 61)
“Haram olan şeylerin helal sayılması… kıyamet alametlerindendir.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 454)
“Alimler ilmi sırf para kazanmak için öğrendiğinde… dini dünyalık karşılığında sattıklarında… hükmü sattıklarında… kıyamet yaklaşmış olacaktır.” (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
“İyilik terk edilip emredilmediğinde, kötülük işlenip alıkonulmadığında… kıyamet yaklaşmış olacaktır.” (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
“Kıyamet yaklaşır, hayırlı işler azalır.” (Kıyamet Alametleri, s. 264)
“(Kıyametin bir alameti) Mescitler içerisinde günahkarların seslerinin yükselmesi ve günahkarların dinin emrettiklerini yerine getiren samimi müminler üzerine galip gelip onlara tahakküm etmeleridir.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 450)


Kıyamet öncesinde sahte peygamberler ortaya çıkacaktır
“Her biri Allah'ın Resulü olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı gönderilmedikçe kıyamet kopmayacaktır.” (Tirmizi, Fiten 43; Ebu Davud, Melahim 16)
Uzmanlar sözde mesih akımlarının 1970'li yıllarda ortaya çıkmaya başladığını, o tarihten bu yana da hızlı bir artış içinde olduklarını ifade etmektedir. Uzmanlara göre, bu artışa neden olan başlıca iki temel husus bulunmaktadır. Bunlardan birisi komünizmin yıkılması, diğeriyse internet teknolojisinin sağladığı imkanlardır.7
Hz. İsa’nın yeryüzüne dönüşü Kuran’da haber verilmiştir
Allah, inkarcıların Hz. İsa'yı öldürmelerine izin vermemiş, onu Kendi katına yükseltmiştir. Ve tekrar yeryüzüne döneceğini insanlara müjdelemiştir. Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşü ile ilgili olarak Kuran'da şu haberler verilir:
- İsa Peygamberi öldürmek için tuzak kuran inkarcıların onu kesinlikle öldüremedikleri bir ayette şöyle vurgulanır:
Ve : "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (Nisa Suresi, 157)

- Hz. İsa'nın ölmediği insanların yaşadığı boyuttan alınarak, Allah katına yükseltildiği ayette şöyle bildirilir:
Hayır; Allah onu kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 158)
- Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde, Hz. İsa'ya uyanların kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçirileceği haber verilmektedir.
Günümüzden 2000 yıl kadar önce Hz. İsa'ya tabi olan havarilerin hiçbir siyasi güce sahip olmadıkları tarihi bir gerçektir. Bu dönem ile günümüz arasında yaşayan ve kendilerini Hıristiyan olarak adlandıranların ise başta teslis (üçleme) olmak üzere pek çok sapkın inancı savundukları, dolayısıyla gerçek anlamda İsevi olarak tabir edilemeyecekleri de açıktır. Çünkü Kuran'ın birçok ayetinde teslise inananların inkara saptıkları ifade edilir. O halde kıyamet saati öncesindeki bir dönemde, inkarcılara üstün gelecek gerçek İseviler ortaya çıkacak Al-i İmran Suresi'ndeki İlahi vaat de böylece tecelli edecektir. Kuşkusuz müjdelenmiş bu topluluk, Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşüyle kendini gösterecektir.
- Kuran'da verilen bir diğer bilgi de Hz. İsa'nın ölümünden önce tüm Ehli Kitap'ın kendisine iman edeceği şeklindedir:
Andolsun, Kitap Ehli'nden, ölmeden önce ona (Hz. İsa'ya) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o (Hz. İsa) da onların aleyhine şahit olacaktır. (Nisa Suresi, 159)
Bu ayetten açıkça anlaşılmaktadır ki, Hz. İsa ile ilgili olarak henüz gerçekleşmemiş olan üç İlahi vaat vardır. İlk olarak, İsa Peygamberin her insan gibi yaşadıktan sonra öleceği bildirilmektedir. İkinci vaat, tüm Ehli Kitap'ın onu cismani olarak göreceği ve ona yaşarken itaat edeceğidir. Şüphesiz söz konusu bu iki haber de Hz. İsa'nın kıyamet öncesindeki gelişinde gerçekleşecek olaylardır. Ayetteki üçüncü haber olan Hz. İsa'nın Ehli Kitap hakkındaki şahitliği de kıyamet gününde gerçekleşecektir.
- Kuran'da Hz. İsa'nın ölümünü açıklayan bir diğer ayet ise Meryem Suresi'nde geçmektedir.
"Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." (Meryem Suresi, 33)
Bu ayet Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetiyle birlikte incelendiğinde çok önemli bir gerçeğe işaret etmektedir. Al-i İmran Suresi'ndeki ayette Hz. İsa'nın Allah katına yükseltildiği ifade edilmektedir. Bu ayette ölme ya da öldürülme ile ilgili bir bilgi verilmemektedir. Ancak Meryem Suresi'nin 33. ayetinde Hz. İsa'nın öleceği günden bahsedilmektedir. Bu ikinci ölüm ise ancak Hz. İsa'nın ikinci kez dünyaya gelişi ve bir süre yaşadıktan sonra, vefat etmesiyle mümkün olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)
- Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşüne işaret eden bir diğer ayet şöyledir:
Ona (Hz. İsa'ya) kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek. (Al-i İmran Suresi, 48)
Bu ayette geçen "kitap" kelimesinin neyi ifade ettiğini anlamak için konuyla ilgili diğer Kuran ayetlerine baktığımızda şunu görürüz: Tevrat ve İncil ile birlikte aynı ayette kullanılması halinde kitap kelimesi, Kuran anlamını ifade etmektedir. Al-i İmran Suresi'nin 3. ayeti buna bir örnek olarak verilebilir. Bu durumda, 48. ayetteki Hz. İsa'nın öğreneceği bildirilen kitap da ancak Kuran olabilir. İsa Peygamberin bundan yaklaşık 2000 sene önceki yaşamında, Tevrat ve İncil üzerine bilgi sahibi olduğu bilinmektedir. Kuran'ı öğrenmesinin ise yeryüzüne yeniden gelişinde gerçekleşeceği açıktır.
- Al-i İmran Suresi'nin 59. ayetindeki, "Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir..." ifadesi de oldukça dikkat çekicidir. Bu ayette iki peygamber arasındaki bazı benzerliklere dikkat çekilmiş olabilir. Bilindiği gibi, hem Hz. Adem ve Hz. İsa babasız doğmuşlardır. Ayrıca yukarıdaki ayette, Hz. Adem'in cennetten yeryüzüne indirilmesi Hz. İsa'nın ahir zamanda Allah katından yeryüzüne indirilmesine de benzetilmiş olabilir.
- Kuran'da Hz. İsa ile ilgili şöyle bir bilgi de verilmektedir:
Şüphesiz o (Hz. İsa) kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)


Hz. İsa'nın Kuran'ın indirilişinden altı yüzyıl önce yaşadığını biliyoruz. O halde yukarıdaki ayette bildirilen, onun ilk hayatının değil ahir zamandaki dönüşünün kıyamet için bir bilgi kaynağı olacağıdır. Hz. İsa'nın ikinci gelişi hem Hıristiyan hem de İslam dünyasında sabırsızlıkla beklenmektedir. Bu kutlu misafirin yeryüzünü şereflendirmesiyle de çok önemli bir kıyamet alameti daha tecelli etmiş olacaktır.
- Hz. İsa'nın tekrar dünyaya geleceği ile ilgili bir başka delil ise Maide Suresi 110. ayette ve Al-i İmran Suresi 46. ayette geçen "kehlen" kelimesidir. Ayetlerde şu şekilde buyurulmaktadır:

Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun…" (Maide Suresi, 110)
"Beşikte de, yetişkinliğinde (kehlen) de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Al-i İmran Suresi, 46)

Bu kelime Kuran'da sadece yukarıdaki iki ayette ve sadece Hz. İsa için kullanılmaktadır. Hz. İsa'nın yetişkin halini ifade etmek için kullanılan "kehlen" kelimesinin anlamı "otuz ile elli yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse" şeklindedir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla "35 yaş sonrası döneme işaret ediyor" teklinde çevrilmektedir.
Hz. İsa'nın genç bir yaş olan otuz yaşının başlarında göğe yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra kırk yıl kalacağını ifade eden ve İbn Abbas'tan rivayet edilen hadise dayanan İslam alimleri, Hz. İsa'nın yaşlılık döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa'nın nüzulüne (yeniden yeryüzüne gelişine) dair bir delil olduğunu söylemektedirler.8
Peygamberimiz Hz. İsa’nın dönüşünü müjdelemiştir
Hz. İsa'nın dünyaya tekrar gelişi ile ilgili Peygamberimizin de birçok hadisi bulunmaktadır. İslam alimlerinden Şevkani, Hz. İsa'nın dönüşüne dair 29 hadis olduğunu, bu hadislerin içerdiği bilgilerin de yanlış olma ihtimalinin bulunmadığını belirtmiştir. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/338) Bu konudaki bazı hadisler şöyledir:
“Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)'ın adil bir hakim olarak sizin içinize inmesi muhakkak yakındır.” (Sahihi Müslim, 6/532)
“isa bin Meryem adil bir hakim ve adaletli bir imam (devlet başkanı) olarak inmedikçe kıyamet kopmayacaktır.” (Sünen-i İbn-i Mace, 10/340)
Peygamberimiz Hz. İsa'nın geldiğinde, yapacaklarını da şöyle ifade etmiştir:
“İsa bin Meryem iner, kırk yıl Allah'ın kitabı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder.” (Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri, s. 92)
“İsa bin Meryem benim ümmetim içinde; adaletli bir hakim ve (yönetimde) adil bir imam olacak, haçı kırıp ezecek ve domuzu öldürecektir… Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır.” (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİNDE MEHDİ

İNSANLIĞIN ALINYAZISI BİR ÇOCUK
O çocuğu bekliyoruz. Dünyayı değiştirecek, yenileyecek, meşhur kelimemizle söyleyelim, diriltecek çocuğu. O çocuğu ki, reklam ve propaganda edilenleri değil, edilmeyenleri bilsin.

Kendine verileni aşan bir çocuk olsun o çocuk. Verilmeyeni alabilen bir çocuk. Gizliyi, sır olanı kurcalayan, tarihin şifrelerini çözen bir genç.Derleyişleri dağıtan, dağılmışları derleyen bir genç adam.

Kayıpların, kaybolanların ürperttiği bir ruh. Tayfları, gölgeleri heceleyen bir espri. Kabuk bilgilerin sağnağı altında ıslanmayan anlayış ve kavrayış kişiliği.

Bir muştu olan bir çocuk. Muştu gibi gelen. Muştu getiren. Işıkla gelen çocuk. Umut ışığını getiren çocuk. Kapitalizmin ve komünizmin karanlığını delen umut ışıklarını taşıyan gönül eri.

Erenlerden bir işaret olan er. Diriliş eri. Doğunun ve batının özlemini çektiği haberci. Yollarda gözlenen, tozların gerisinde hayal edilen yolcu.

Uygarlıkları, tarihi ve tabiatı, insanı ve eşyayı yeniden tartı kefelerine yerleştiren eleştiri eri. Eleştiri içinde özeleştiri tohumlarını yeşertmesini bilen düşünce tarımcısı.

Yuvalara, evlere yeniden fizikötesi bir anlam kazandıran hızırlık çabanın adamı.

Tanrı eri. Semboller halinde kafaların ve ruhların içine dikilen ve dikilişleriyle insanları ve tüm insanlığı onursuz kılan putların kırıcısı inanç yiğitti.

Aşağılık duygusu altında ezilen duyarlıkları sağlığına kavuşturan ve böylece sözünden çok ruhuyla doğacak özgürlüğün, gerçek özgürlüğün savaşçısı olacak kahraman.

Bu çocuk elbet gelecek. İnsanlık, beklenmedik her vakitte olduğu gibi yeni bir atılım yapacaktır. Bu atılımın temel taşı olacak olan yeni insan zuhur edecektir elbet.

Diriliş gerçekleşecektir. Göze görünmez evrensel tabut parçalanacaktır kuşkusuz.

Kuşkusuz, bu, büyük çalışmalar ister. Aslında, çalışmalar, dağınık bir biçimde ve her yerde aynı bilinç yoğunluğunda olmaksızın, başlamıştır, sürüp gitmektedir.

Bir gün derleniş toparlanış ve bilinçleniş de gözle görülür bir düzeye ulaşacaktır.
İnsan kendi barikatlarının mahkumu ve kendi zincirlerinin tutsağı olmuştur. Ama bu kıyamete kadar sürüp gidecek değildir. Diriliş nesli, bu mahkumluğa, bu tutsaklığa başkaldırmanın cesaretini gösterecek ve bu başkaldırmayı yeni uyuma dönüştürmenin yöntemini kestirecektir.

İnsan, yeniden erdem sınavının ateşi içine atılacaktır, cehennemleri yarıp cennetine ulaşacak üstün semender yaradılışındadır çünkü o…

Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, ürkmeyiniz. İnsanın alınyazısı, ağırlığıyla, şartların ötesindedir.

Toprağın vebamsı kaynayışına aldanmayınız. Gök, yüklü, esintiler, elverişli, ufuklar, eleğimsağmalarla beneklidir.

Ruhun ilham seferi, Cebrail soluğuyla desteklidir.

Ruhulküddüs yalnız geçmişte insanı yoklamadığını, geleceklerde de onu kutlu göğsüne bastıracağını ispat edecektir.

Ruh, kutsal ruh tarafından sığınacaktır.

Akşamla birlikte, sofraların üstüne yine kutsal ruhun kanatları gerilecektir.

Çocuk, kuzey ve batı rüzgarlarını kılıcıyla ikiye bölecektir. Selleri ve çığları omuzlarıyla durduracaktır. Fırtınaları ters yüz edecektir.

Zaten o, bütün bunlar için geliyor.

Azgın bir kışı yaşıyoruz. Geleceğin erleri onun üzerine diriliş kemerlerini ve kubbelerini oturtacaktır.

Ruhun ayasofyaları, süleymaniyeleri yükselecektir yeniden.

Diriliş mehteri, dünyanın ufkunu, metafiziğin marşıyla çınlatacaktır.

Pandorun kutusu kapanırken ruhun şifa mücevherleri, saklı oldukları mahfazalarının kapaklarını zorlayacaklardır, dışarı çıkma günü gelen civcivin yumurtanın kabuğunu gagasıyla tık tık döğmesi gibi.

Kutlu şehirlerin ruhları, geceleri gözlere görünen yatırları gibi uyanacaklardır. Bursa’nın, İstanbul’un, Konya’nın, Diyarbekir’in, Erzurum’un, Şam’ın Bağdat’ın, Buhara’nın, Semerkand’ın ve beş safta Mekke’nin, Medine’nin ve hepsiyle birlikte Kahire’nin, Kuala-Lumpur’un, Bingazi’nin, İslam-Abad’ın, Darüsselam’ın ruhları dirilecektir.

Elinde bir meşale, bu kış gecesinde dolaşacak olan o çocuğun ulaştığı her kent, dirilişe erecektir.

Kentler, ölümün kırılışından tüten alevlerde yıkanacaklar ve kutlu sancağın altında diri kümbetler olarak toplanacaklardır.
Bu şehirler mahşerinin önünde kim durabilir? “Kalk ve Korkut” sesiyle ayağa fırlamış ilahi sitelere karşı hangi çelik veya demir bent dayanabilir?
SEZAİ KARAKOÇ
HIZIRLA KIRK SAAT
Kıyamet gününden önce
Hızır çekilecektir yeryüzünden
Sonra yeşillikleri yaylaların
Eski zaman duvarları gibi yükselen çınarların
Çinilerin minyatürlerin duayı ansıtan boyaların
Güneşte bir kuş gibi çırpınan kasabaların
Göz ağrısı getiren tozların
Yeşili kırmızısı sarısı çekilecek önce
Evlerde avlularda duyulacak bir eksilme
Yoldan bir ölü götürüyorlarmış ta sezmişler gibi
Çıkacaklar dışarıya ama
Yollar ıssızdır sonsuzca
Hızırın gidişiyle birlikte
Yol ıssızlığı gelişecektir
Yaşamıştı bunu bir anda
Daracık bir odada
Peygamberin baş ucunda
Ali
Peygamberi yıkarken buruşmuştu dünya
Deniz gibi vahşi mercanlar gibi yakıyordu elini sıcak su
Ömer bir horoz sandı dünyayı
Boğazında keskin bıçak
Ölümünde peygamberin
Ebubekir dört yanında çırpınışını duydu kanadını Cebrail’in
Topraktan yükselişini surun
İç odalarda
Çarşaf arkalarında
Ağlarken peygamber kadınları
Duydular kıyameti bir anda
Daracık bir saatta
Sonra Ali odanın yalnızlığından
Dört duvardan bir fısıltı duydu
Göründü sancakların en yeşili
Ve ordusuyla birlikte Mehdi
Belirli bir süre geciktiren kıyameti
Kıyamet elinde bir belge
Bir tüy gibi hafifleten kıyameti
Mehdi
Şehitlik yapan ölümü kıyameti
Mehdi
Bereketin geri gelişi
Kıyametin birinci fecri
Hızırın ete kemiğe kavuşması
Bir kadir gecesinde
Seçilenler seçildiler
Bir kadir gecesinde
Dönüşmeye başladı kaderi
Yeryüzünde
Karınca azabına uğratılmış müslümanların
En yoksulu insanların
En çok ezilmişi
Ezilmişlerin bile ezdiği
Acımalarından yenilgileri
Susan susturulan
Değiştirilip dönüştürülen
Tarihi ekşitilen
Faydalanılan şelalesinden
Ama içecek sudan yoksun edilen
Sökülüp atılan coğrafyasından
Bağbozumu mantığından
Çocuklarına düşünce tozu serpilen
Kuşlukta kuşkulu
Öğlede eğlenen
Bir küme yapılan halkı
Götürülüp uçurum kıyısına
Bir ölü kuzgun gibi bırakılan kenti
Güneşin batmakta erken davrandığı
Her gün son akşam gibi gelen bir akşamda
Cam kesmesi bir konakta
Ölüm dirim toplantısında
Bir gül ansızın patlayıp açılacak bir saksıda
Ve kalkacak bir insan ayağa
Ve ışık ışık ışık
Arkasında solunda ve sağında
Ve uzatacak ellerini dışarıya
Ah bu ne beyaz ne beyaz
Musanın elleri
Ve yüzü İsa yüzünün benzeri
Sonra bir değişim daha
Bir değişim daha
Kendinde özetleyen bütün peygamberleri
Son peygamberin kendisi sanki
Hızır da işi bitip te aradan çıkan köprülerin en yükseği
Mehdi
Konuşacak Mehdi
Geldi derleniş günü
Derleniş toparlanış vakti
Artık her gün her gece
Bir kadir günü ve gecesi
Kur’an iniyor dağlardan tepelerden
Yağmur onun yedeğinde
Horozlar en keskin sesleriyle ötmede
Koyunlar ışıldıyor yünlerinde
Yeni ve keskin bir bilgelik keçilerde
Doğudan batıya bir şimşek atlardan
Heyamolalarla inip çıkan
Bir eleğimsağma develerden
Kadınlar örtünürler meryem örtülerini
Bacalar yeniden tüter
Odunların en sertinin yanışından
Bırakarak gökyüzünde bir ocak sisi
Dağlarda bir başka coşkunluk çağlıyor
Menekşede çiğde kekikte ses var
Bir vahiy uğultusu arılarda
Karıncalarda hikmet suskunluğu
Barışı ve çalışkanlığı sağduyunun
Derleniş toparlanış diriliş saati
Geldi
Yükseldi bir ağartı müslüman ufuklardan
Müslüman mevsim ve iklimlerden
Kelimeler sıçradı yıllarca beklemişlerdi taşlarda
Bir başkalaşım oldu yazılarda
Seslerin durduğu yerde
Gizlice süren bir ayet sonu yumuşaklığı
Duruşlar bir süreden inmişcesine ağırbaşlı
Davranışlar ölçülü tartılı
Büyük dönüş başlamadan önce
Kendini bırakarak evrenin koştuğu o Bütüne
Bir kanat çırpmasıyla karıştığı Varlığa
Düzeltip dünyayı yeniden
Toplumu dirilten insanı erdiren
Şeytanı bir duvar ucunda sıkıştıran
Dam saçaklarında koğalayıp
Eski sınırına iten
Kentlere mutluluğu
Bir ikindi anıtı gibi getiren
Her eve mermer dağıtan
Şelale paylaştıran
Kan kanalı uzatan
Engebeli bir gebelikte
Yatağından korkan kadınlara
Süt verin süt verin çocuklara
Alarak nar incir gibi yemişlerden
Şit evi sığınağı zeytinlerden
Meryemin dayanağı hurmadan
Tükenin var olun varlığıyla Varlığın
Ki göreceksiniz kesin kesin
Yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin
Odur var olan var eden
Biçim veren değiştiren
Dağıtan toplayan
Hiç olmamışa çeviren
Bir çırpıda gelip
Geçmişe döndüren zamanı
Sesi seslendiren yeri yerlendiren
Sonra açıp yeli yürüyen bir kabir gibi
İçine yeri yerleştiren gömen
Bir kan pıhtısından meniden
Bir insan türeten
Sonra onu büyüten
Sözüne kulak yapan ağız yapan
İşine onda bir yetenek özü mayalandıran
İnanış veren sabır veren
Kuran’a da şeytana da
Eş yapan yoldaş yapan sırasında
Bir örtü gibi birden açan dünyayı
Sonra birden toplayan ortalığı
En büyük kolleksiyon sahibi
Kafataslarından kemiklerden
Güneşten aydan yıldızlardan
Cennet ve cehennemlerin
Kaybolduğu doğduğu girdabından
Her çağ bir başka ses
Duyulan mızrabından
Doğmamış ve ölmeyen
Gelmemiş ve gitmeyen
SEZAİ KARAKOÇ

“Kardeşin sen kande, çık ey Mehdi-i sahip zuhür!
Millet-i İslamı pamal eyledi Çeyş-i fütur.
Kalmadı İslam içinde bir yerde aram-ü huzur
Kapladı mülkü serapa leşker-i zulm-ü şürir...
ZİYA PAŞA

SON GÜNEŞ
Hicri 1390 ay ramazan gece kadir gecesi
Nakkaşın nakşettiği dirilişin hecesi
Ki terennüme başladı bir anda bütün alem
Daracık bir odada gözü yaşlı bir adem
Kapanmış secdeğaha haşyetle inliyorken
Tükenmiş gözde yaşlar şimdi ağlıyor kalbden
İşte o an parladı ufukta lem’ayı nur
Sonra bir güneş doğdu ziyasıyla dura dur
Alem de gördüğümüz İslami dirilişin
Sebebi işte bu şems bunu böylece bilin
On sene evvel doğdu parlar bu yüzyıl başı
Miladi sanmayınız hicri yüzyılın başı
Evet buydu beklenen islamın son ferdası
Silinir gider artık küfrün leyli yeldası
Seni beklemekten dönmüştük biz şaşkına
Doğdun bir daha batma, batma Allah aşkına
Şu milletin nasibi asırlar var ki Celal
İlahi tecelli etsin kurban olduğum Cemal
Ey ümmet dikkat edin hicri yüzyıl başına
Şahit olacaksınız güneşin doğuşuna
Bağrı yanık islama esecek badi saba
İşitin şu müjdeyi ’’vetubalil gureba’’
ADİL GÖKBURUN

DÜNYA İLE HASBİHAL
Hey gidi fani dünya senin de soyun geldi
Yükünü aldın artık, yaşsa kemale erdi
Zevalini gösteren küçük alametlerden
Hangisidir çıkmadık hangisidir söylesen
Zinalar, binalar, pavyon kadınları mı?
İçkiler kumarlar şarap dükkanları mı?
Vurmalar, kırmalar, insan öldürmeler mi?
Binbir çeşit hileler dolap döndürmeler mi?
Zulümler, cefalar hak’kın kovulması mı?
Hıçkırarak ağlarken garip boğulması mı?
İn bin dünyası derler şimdi sıra sendedir
Hatemennebiy ile Resuller tükeneli
Nemrut yetiştirmekten sen de bıktın değil mi?
Üzülme pek yakında gelecek olan Mehdi
Kararmış suratını aydınlatır güneşi
O Mehdi ki zevalin ilk büyük alameti
Sonunu haber veren kıyametin ilk fecri.
ADİL GÖKBURUN

İMAM MEHDİ
Yıldızla doğacak islam güneşi
İmanla sönecek küfrün ateşi
Ümmeti muhammed bekliyor seni
Ne olur kıyam’et imam’ul mehdi
Müminin çilesi senle son bulur
Kırılır zincirler iman kurtulur
Ufuklar nurlanır zulmet kaybolur
Beklenen güneşsin imamul mehdi.
Yaklaştı zamanın titrer tağutlar
Sallanır yüz üstü devrilir putlar
Adından çok korkar çağdaş nemrutlar
Bir yalın kılıçsın imamul mehdi.
Atomlar karşında susarlar senin
Emini olursun göklerle yerin
Fatıma evladı son peygamberin
Halifetullahsın imamul mehdi
Ayların içinde tekdir ramazan
Cebrail sesini duyduğun zaman
Belki kıyam etti sahibuzzaman
İntizarımızsın imamul mehdi.
ADİL GÖKBURUN